KIRIM TATARLARI VE RUSYA İLE UKRAYNA ARASINDAKİ DİPLOMATİK KRİZ

SSCB’nin dağılmasından sonra Sovyetler Birliği’ni oluşturan en büyük iki cumhuriyet olan Rusya ile Ukrayna arasında tarihî olayların yorumlanması ve ortak mirasa sahip olma konularında birçok sorun yaşanmıştır. SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya Federasyonu dâhil olmak üzere 15 eski Sovyet cumhuriyeti, tarihlerini gözden geçirmeye, hatta yeni tarih yazmaya başlamışlardır. Ruslar, Rus tarihinin Kiev Rusyası ile başladığını ileri sürmektedirler. Hâlbuki Kiev, günümüzde Bağımsız Ukrayna’nın başkentidir. Kırım yarımadasının statüsü ve tarihi, Ukrayna’nın Rusya’ya kendi isteğiyle katılımı / zorla ilhakı, Ukrayna’da / bütün Sovyet coğrafyasında yaşanan açlık yılları gibi konular, Ukrayna’da iktidarda ister Batı yanlısı Yüşenko, ister Moskova’nın desteklediği Yanukoviç olsun, hiçbir zaman Rusya-Ukrayna münasebetlerinin gündeminden düşmemiştir. Söz konusu tartışmaları körükleyen hususlardan biri de yeniden kaleme alınmış tarih kitapları ile son dönemde çekilen ve ilgi gören tarih temalı filmler olmuştur. 17 Mayıs’da Kırım’da prömiyeri yapılan Ahtem Seytablaev’in “Haytarma” adlı filmi ise hem Kırım yarımadasında yaşayan Rus ve Kırım Tatarları arasında gerginliğin artmasına sebep olmuş, hem de Rus ve Ukraynalı diplomatları karşı karşıya getirmiştir. Film, Sovyet lideri Stalin’in 1944’te Kırım Tatarlarını vatanlarından sürgününü konu etmektedir. Filmin prömiyerinde bulunan Simferopol’deki Rusya Federasyonu Konsolosu Vladimir Andreev, filmin gerçekleri yansıtmadığını, çünkü sürgüne sebep olan Kırım Tatarlarının II. Dünya Savaşı sırasında Sovyetlere ihanet ettiklerini ve Almanların safında savaştıklarını, bu konuların ise filmde hiç işlenmediğini ileri sürmüştür. Buna ilaveten de Andreev, bu sebeplerden dolayı filmin prömiyeri için Moskova’dan Simferopol’e gelen pilotlara da filmi izlememeleri çağrısında bulunmuştur. Bilindiği gibi SSCB Devlet Savunma Komitesi (Savaş yılları için oluşturulmuştur) Mayıs 1944’te Kırım Tatarlarını Almanlarla işbirliği yapmakla suçlamış ve aynı ayın 18’inde Kırım Tatarları memleketlerinden Orta Asya’ya sürgün edilmeye başlamıştır. Toplam yaklaşık 200 bin kişi, söz konusu sürgüne tâbi tutulmuştur. Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte Kırım Tatarlarının anavatanlarına dönüş süreci başlamış ve 18 Mayıs günü de Sürgün Kurbanlarını Anma Günü olarak ilan edilmiştir. Ruslar, bu sürgünün sebebinin Kırım Tatarlarının Almanlarla yaptıkları işbirliği olduğunu ileri sürmektedirler. Nitekim Simferopol’deki Rus Konsolosu Andreev de Kırım Tatarlarının ihanet ettiklerini ve söz konusu filmin II. Dünya Savaşı gerçeklerini yansıtmadığını sert bir dille eleştirmiş, sürgünü haklı bulmuştur. Rus konsolosunun bu açıklaması cevapsız kalmamıştır. Kırım Tatarları Milli Meclis Başkan Yardımcısı Refat Çubarov, Andreev’in yurtdışı edilmesini talep ederken, Ukrayna yetkilileri de bu açıklamadan rahatsız olmuşlardır. Ukrayna Dışişleri Bakanı, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın bu olayı değerlendirmesi gerektiğini açıklamış, Kiev’deki Büyükelçi I. Sekreteri Vladimir Lihaçöv ise Dışişleri Bakanlığı’na çağırılmıştır. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ayrıca 1992 yılında Rusya ile Ukrayna arasında imzalanan ve sürgün edilen Kırım Tatarlarının haklarının iade edilmesini öngören anlaşmanın varlığını da Rus meslektaşlarına hatırlatmışlardır. Andreev’in açıklamasından hemen sonra Kırım Tatarları, Rus Konsolosluğu’nun önünde toplanarak protestolarda bulunmuşlardır. Rus konsolosunun haksız bu açıklaması, hiç şüphesiz karışık siyasi, etnik ve dinî bir yapıya sahip olan yarımadadaki durumu olumsuz etkilemekten başka bir işe yaramayacaktır. Kaldı ki konsolosun açıklamaları, tarihî gerçekleri de yansıtmamaktadır. Almanların safında savaşan Kırım Tatarlarının oranı diğer etnik gruplardan daha fazla olmadığı gibi doğal olarak Sovyet tarafında savaşan Kırım Tatarı ve diğer etnik grupların II. Dünya Savaşı’ndaki kayıpları çok fazla olmuştur. Ayrıca Stalin’in baskıları neticesinde de çok sayıda insan hayatını kaybetmişti. Ruslar, II. Dünya Savaşı ile çok sayıda belgesel ve sinema filmi çekmişlerdir. Ancak onlar da hiçbirinde bu konuları işlememekte, II. Dünya Savaşı olayları dâhil olmak üzere tarihî olaylara yanlı yaklaşmaktadırlar. Bunun en son örneği de Rusların çektikleri “Orda” filmi olmuştur. Bu filmde Türk-İslam devleti olan Altın Orda ve halkı, aynen eskiden olduğu gibi hep olumsuz tasvir edilmiştir. Filme danışman olarak davet edilen tarihçiler de film çekimi aşamasında bu projeden ayrılmışlar ve film, Rusya Federasyonu ve dışındaki halkları rahatsız etmiştir. Konsolosun açıklamalarını takip eden olaylar, büyük ihtimalle daha fazla büyümeyecektir. Ancak yüzden fazla etnik grubun ve her dinin temsilcilerinin bir arada yaşadığı Rusya Federasyonu’nda tarihî olayların daha objektif ve daha dikkatli ele alınması Rusya’nın geleceği ve istikrarı açısından önem arz etmektedir. Konsolos Andreev’in görüşü, Rusya Federasyonu’nun resmî görüşünü yansıtmasa da, bu açıklama tek başına Kırım yarımadasının karışmasına yeterli olmuştur. Kırım’ın istikrarsızlaşması ise bütün Karadeniz bölgesini olumsuz etkileyecek bir potansiyele sahiptir. Bu tür olayların şüphesiz aralarında zaten çok sayıda sorun olan iki Slav kardeş arasındaki münasebetlere de faydası yoktur.