RUSYA-AB İLİŞKİLERİ: BARIŞ İSTİYORSAN SAVAŞA HAZIRLAN

Geçtiğimiz günlerde Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Avrupa Birliği'nin Rusya ekonomisini olumsuz etkileyebilecek ek yaptırımlar kararı aldığı takdirde AB ile münasebetleri sonlandırmaya hazır olduklarını dile getirdi. Lavrov, konuşmasının devamında Rusya'nın AB ile işbirliği geliştirmek istediğini, dünyadan izole olmak istemediğini belirterek "barış istiyorsan savaşa hazırlan" sözünü de hatırlatmaktan çekinmedi. Lavrov'un bu açıklaması, AB-Rusya hattındaki alışılagelmiş açıklamalardan daha sert tonda oldu. Nitekim özellikle Joe Biden'ın ABD'de iktidara gelmesinden sonra Rusya-ABD ilişkilerinin daha da olumsuz yönde seyredeceği düşünülürken aralarındaki tüm sorunlara rağmen Rusya ile AB arasındaki diyalog yıllarca düşük seviyede de olsa devam ettiriliyor. Peki Lavrov'un bu açıklamasını nasıl okumalıyız? Dünyanın şu anki en tecrübeli dışişleri bakanlarından birini böyle bir açıklama yapmasına iten sebepler nelerdir? Sergey Lavrov bu açıklamayı AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josepp Borell'in 4-6 Şubat'taki Rusya ziyareti sonrasında yaptı. Borell, Rusya ziyareti sırasında Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmüş, bunun dışında sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle bir araya gelmiştir. Özellikle Rusya'daki insan hakları ihlali konusunu görüşmek ve bu konuda Rusya'ya AB'nin taleplerini iletmek için Moskova'ya gelen Borell, görüşme sonrasında Lavrov ile "sorunları açık ve dürüst bir şekilde ele aldıklarını" belirtti. Ziyaretin kendisi gibi bu açıklama da AB'nin farklı merkezlerinde "felaket" olarak değerlendirilince Brüksel'e dönen Borell görüşmeyle ilgili görüşünü değiştirdi ve basın açıklamasının çok sert bir ortamda gerçekleştiğini, Rusya'nın demokratik değerleri kendi varlığı açısından tehdit olarak gördüğünü dile getirdi. Borell'in Rusya dönüşünde AB'nin Rusya'ya yeni yaptırımlar uygulayacağı konusu da yeniden gündeme geldi. Rus Dışişleri Bakanı'nın açıklamasını da tüm bu gelişmeler çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir. AB ile Rusya arasındaki ilişkiler bilindiği gibi 2014'teki Ukrayna'daki renkli devrim sonrasında bozuldu. AB, Rusya'ya çok yönlü yaptırım uygulamaya başladı, çok geçmeden Rusya da aynı şekilde karşılık verdi. Buna rağmen diplomatik temaslar kesilmediği gibi AB ülkeleri Rusya'dan gaz ithalatını da devam ettirdiler. Yine AB'nin Rusya siyasetinde ortak bir yaklaşımın olmadığını söylemek gerekiyor. AB'nin önde gelen ülkeleri son zamanlarda özellikle ekonomik sebeplerden ötürü Rusya ile münasebetlerin yeniden canlandırılması gerektiğini dile getirmeye başlarken, AB'nin yeni üyeleri (eski Doğu Bloku ülkeleri) Rusya'yı tehdit olarak görmeye devam ediyor ve yaptırımların devamını savunuyor. Son aylarda ise Rusya ile AB arasındaki münasebetleri daha da geriye götüren bir takım yeni gelişmeler yaşandı. Bu gelişmelerin en önemlisi şüphesiz muhalif Aleksey Navalnıy olayıdır. Navalnıy, 2020'de zehirlendi ve Avrupa'da tedavisi tamamlandıktan sonra Rusya'ya dönünce tutuklanarak 3.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. AB ülkeleri dâhil Batı, Navalnıy'ın zehirlemesinde Rusya'nın parmağının olduğunu ileri sürüyor ve Rusya'yı anti-demokratik siyaset izlemekle suçluyor. Rus yetkililer ise suçlamaları kabul etmediği gibi Navalnıy'ın arkasında Batı'nın olduğunu ileri sürüyor. Navalnıy'ın tutuklanmasından sonra Rusya'nın dört bir tarafında başlayan gösteriler ise taraflar arasındaki gerginliği daha da arttırdı (Hâlbuki gösterilere katılanların önemli bir kısmı, Navalnıy'ı desteklemekten ziyade ülkedeki hayat şartlarından şikâyetçi). Rusya ile AB arasındaki gerginliği arttıran sebeplerden biri de Moskova'daki bazı yabancı büyükelçilik çalışanlarının da gösterilere katılmasıydı. Nitekim Borell'in ziyareti sırasında Kremlin, Almanya, İsveç ve Polonya büyükelçiliklerinde görev yapan birer diplomatın sınır dışı edileceğini dile getirdi. Yine Rus yetkililer Batı ülkelerinden Navalnıy olayı ve Rusya'daki gösteriler ile ilgili yaptıkları açıklamaları da Rusya'nın içişlerine müdahale olarak nitelendiriyor. Netice itibarıyla AB'nin Rusya'ya karşı uygulamayı planladığı ek yaptırımlar da Borell ile Lavrov'un açıklamaları da aslında doğrudan Navalnıy olayı ile ilgilidir. Şüphesiz taraflar arasında başka sorunlar da var. Bunlardan ilki, Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının inşasının tamamlanması için gereken izinlerin bir türlü çıkmaması. ABD'nin söz konusu projede yer alan şirketleri kara listeye almakla tehdit etmesi, bu sürecin tamamlanmasının önündeki en büyük engeldir. Rusya ise bu boru hattını hayata geçirme konusunda kararlı olup bunu adeta "gurur meselesi" de yapmış bulunuyor. Son gelişmeler dolayısıyla AB'de Kuzey Akım-2'nin iptal edilmesi gerektiği konusu dillendirilmeye başlansa da bu çok kolay olmayacaktır. Zira proje % 95 oranında tamamlandığı gibi Lavrov'un Rus ekonomisine zarar verecek yaptırımdan kastettiği de Kuzey Akım-2 projesinin iptali konusudur. Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattı kadar ilişkilerdeki bir başka önemli konu, Ukrayna'nın doğusundaki gelişmelerdir. AB, Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı sorununun Minsk Grubu (Almanya, Fransa, Rusya, Ukrayna) Anlaşması çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunuyor. Ancak bu konuda da bir netice alınamadığı gibi Ukrayna Rusya'yı yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçlarken Moskova da anlaşmanın sağlanmasındaki engelin Ukrayna olduğunu dile getiriyor. AB yetkilileri de Rusya-AB ilişkilerinin normalleşmesinin şartlarından biri olarak bu sorunun çözümünü ileri sürüyor. Hâlbuki Ukrayna'nın doğusundaki sorunun kısa vadede çözümü mümkün görülmüyor. Dolayısıyla bu sorun Navalnıy konusu ile birlikte önümüzdeki dönemde de Rusya-AB ilişkilerinin gündeminde kalacağı gibi bu münasebetleri de şüphesiz olumsuz etkilemeye devam edecek. Tarafların II. Dünya Savaşı'nın neticelerini farklı yorumlamaları ve genel olarak tarihî olaylar da Rusya ile Batı'yı karşı karşıya getiriyor. Yine 9 Şubat'ta Moldova'nın haber sitelerinde çıkan bir yazıya göre Gürcistan, Ukrayna ve Moldova yetkilileri ortak askerî birlik kurma konusunda çalışıyorlar. Moskova, bu girişimin arkasında da AB dâhil olmak üzere Batı'nın olduğunu düşünüyor. Diğer taraftan bu yeni oluşumun yine zamanında Rusya karşıtı kurulan GUAM'ı hatırlattığını ve başarı şansı pek olmayan bir örgüt olduğunu söylemek mümkün. Rusya'yı rahatsız eden gelişmelerden biri de Dünya Dopingle Mücadele Ajansı'nın (WADA) Rus sporcularının tüm uluslararası spor müsabakalarında Rusya adına yarışamama ve Rus Devleti'nin millî sembollerini kullanamama kararını almasıdır. Rus yetkililer, bu alanda çifte standartın uygulandığı kanısındadır. Yine ABD'de Biden'ın iktidara gelmesi ve Trump döneminden farklı olarak ABD-AB işbirliğinin (Rusya konusu da dâhil) artma potansiyeline sahip olması da Rusya-AB ilişkileri açısından olumlu bir gelişme değildir. İki taraf arasındaki münasebetleri olumsuz etkileyen buna benzer çok sayıda etkenin olduğu görünüyor. Peki, Lavrov'un bahsettiği münasebetleri sonlandırma ihtimali ne kadar gerçekçi? Rusya'nın 3 Avrupalı diplomatı sınır dışı etmesinden sonra adı geçen ülkeler de birer Rus diplomatını "persona non grata" ilan ettiler. Ancak diplomatik, hatta ekonomik ve başka alandaki münasebetlerin tamamen kesilmeyeceğini söylemek mümkün. Kaldı ki taraflar arasında 7 yıldır süren sorunlara rağmen ticarî münasebetler kesintisiz olarak devam ettiriliyor. 2012 yılı ile kıyasla Rusya ile AB arasındaki ticaret hacmi 2019'da 130 milyar Dolar'a azalsa da (2019: 278 milyar Dolar) son birkaç yıldır yaklaşık olarak aynı seviyede seyrediyor. Ayrıca AB, enerji alanında da Rusya'ya pek alternatif bulamadı. Moskova'nın son yıllarda Kafkasya ve Orta Doğu'da etkisini arttırması hususu göz önünde bulundurulduğunda tarafların uluslararası arenadaki gelişmeler konusunda da birbirlerine ihtiyaç duyduğu görülür. Josepp Borell, Rusya ziyareti sonrasında Rusya'nın Avrupa'dan gittikçe uzaklaştığını dile getirdi. Bu tespit, doğru olmakla birlikte yaptırımlar da hiçbir zaman yaptırım uygulanan ülkeyle uygulayan tarafı yakınlaştırmadı. Öyle görünüyor ki AB de Rusya'yı tamamen kaybetmek istemeyecek ve 22 Şubat'ta toplanacak AB Zirvesi'nde "Kuzey Akım-2'nin iptali gibi Rusya'nın ekonomisine daha fazla zarar verecek büyük çapta ek yaptırımlar" kabul edilmeyecektir. Not: Bu yazı, 16 Şubat 2021 tarihinde Anadolu Ajansı'nda yayımlanmıştır.