RUSYA, AFGANİSTAN VE 'YENİ OYUN'

Afganistan'da son haftalarda yeniden alevlenen çatışmalar ve 8-9 Temmuz 2021 tarihlerinde Taliban temsilcilerinin Moskova ziyareti, uluslararası kamuoyunun dikkatini yeniden Rusya'ya çevirdi. Rusya'nın bölgeye ilgisi ise birkaç asır öncesine dayanıyor. Altın Orda Devleti'nin mirasçı hanlıklarını ele geçiren Rusya, daha 16. yüzyılda Orta Asya ve Kafkasya'ya komşu oldu. Özellikle I. Petro döneminden itibaren Ruslar, bu coğrafyaları da kendi hakimiyetleri altına almak için harekete geçtiler. İngilizlerin bölgeye yönelik ilgi duymaya başlaması, Rusya'nın Türkistan'a askerî seferlerini hızlandırdı. Benzer şekilde Afganistan da Rusya ile İngiliz imparatorlukları arasında mücadele alanı hâline gelerek "Büyük Oyun"a sahne oldu. Afganistan'ın Rusya açısından önemi, ekonomik çıkarların yanı sıra kendi sınırları içerisine yeni dahil edilen toprakların güvenliğinin sağlanması ve burada dış güçlerin etkinliklerinin azaltılması gibi faktörlerle açıklanır. Nitekim 1919'da Afganistan'ın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Sovyet Rusya bu ülkeyi hemen tanıdı ve taraflar arasında diplomatik münasebetler tesis edildi. Sovyetler Birliği'nin kurulması ve özellikle de Soğuk Savaş'ın başlamasıyla Afganistan'ın Rusya açısından önemi daha da arttı. Moskova, Afganistan'ı hem ideoloji ihracatında "yeni bir pazar" hem de Güney Asya'da kendi etkisini arttırma sürecinde "bir köprü" olarak da gördü. 1954-1978 yıllarında Afganistan'a verilen 1 milyar dolar değerindeki destek de Afganistan ile enerji ve askerî alanlarda geliştirilen iş birliği de bununla açıklanıyor. Moskova'nın yıllarca desteklediği ve yatırım yaptığı ülkede kendisine yakın çevrelere karşı darbenin gerçekleştirilmesi ise yaklaşık 10 yıl süren ve büyük bir hezimetle sonuçlanan Sovyet işgaline neden oldu. SSCB'nin yıkılmasıyla Rusya'nın Afganistan ile sınırı kalmasa da Afganistan'ın Kremlin açısından önemi azalmadı. Bunun altında yatan faktörler, bir buçuk asır öncesindeki faktörlerle aynı: Güvenlik, ekonomi ve dış güçlerin bölgedeki etkinliklerinin azaltılması. Bu nedenle Rusya, Sovyet sonrasında bölgeye doğrudan bir müdahalede bulunmasa da Afganistan konusu Kremlin'in gündeminde hep önemli yer tuttu. Bilindiği üzere Kremlin, yakın çevresine büyük önem veriyor. Özellikle 21. yüzyılın başından itibaren Moskova, kendi güvenliğinin garantisi olarak gördüğü Orta Asya ve Kafkasya'da etkisini arttırdı. Moskova buralara yapılan küçük müdahaleyi dahi kendisi için bir tehdit olarak algılıyor ve yeni "Büyük Oyun"lar ortamının oluşmasına karşı çıkıyor. Zira bölgenin istikrarsızlaşması, Rusya'nın bölgedeki siyasi, askerî hedefleri ile ekonomi ve enerji projelerine zarar verebilir ve dahası bu istikrarsızlık Rusya'ya da yayılabilir. Orta Doğu ile Afganistan'daki gelişmeler ise Rusya'nın yakın çevresinde güvenliğin sağlanmasında büyük rol oynuyor. Yine Rusya'nın Afganistan'a komşu Tacikistan'da askerî üs bulundurmasının başlıca sebebi, Orta Asya'da kendi etkinliğini artırıp dış güçlerin varlığını minimum seviyeye indirmek. İkincisi, Afganistan'daki istikrarsızlığın Tacikistan'a, ardından Orta Asya'nın tamamına ve Rusya'ya kadar yayılma tehdidini engellemek. Nitekim Afganistan-Tacikistan sınırında Tacikistan'daki Rus askerî üssündeki askerler görev yapıyor. Dolayısıyla her ne kadar Moskova, ABD'nin Afganistan'dan çekiliyor olmasından memnun olsa da ABD'nin tamamen çekilmesiyle birlikte Afganistan'ın istikrarsızlaşmasını ve en önemlisi de bunun komşu coğrafyalara yayılmasını istemiyor. 2003 yılında terör örgütü listesine dâhil ettiği Taliban yetkililerini bu süreçte Moskova'da kabul etmesinin sebebi de bu. Bu görüşmenin başka sebepleri de var: Kremlin, Amerikan askerlerinin bölgeden çekilişine paralel olarak Taliban'ın ülkeye "dönüş" yaptığını ve yeni şartlarda yeniden önemli bir güç olarak ortaya çıktığını görüyor. Dolayısıyla Taliban'ı görmezlikten gelip diyaloğu yalnızca mevcut Afganistan iktidarıyla devam ettirmesi, Moskova'nın "kaybetme" riskini arttırıyor. Özellikle son dönemde Moskova, Ermenistan, Moldova ve Libya örneklerinde olduğu gibi bir tarafı açıkça desteklese de alternatif güçlerle de iletişimini tamamen kesmiyor. Zira böyle bir siyaset daha önce Ukrayna'da ve diğer bölgelerde Kremlin'e pahalıya mal olmuştu. Taliban'la Moskova'da görüşerek Rus yetkililer, ABD'nin çekilişinden sonra bu ülkede en önemli arabulucu güç olma konusunda da önemli adım atmış oldular. Rusya bir taraftan kendi kaygılarını ortadan kaldırırken diğer taraftan da uluslararası kamuoyununa "ABD her yerde olduğu gibi bu ülkeyi de karıştırıp gitti. Rusya ise tarafların masaya oturmalarını sağlıyor" mesajını verecek. Böylece Suriye ve Karabağ'dan sonra uluslararası arenadaki etkisini ve rolünü bir kez daha sergileme şansı elde edecek. Peki, Rusya'nın doğrudan Afganistan'a bir müdahalesi olur mu? Rus yetkililerinin açıklamalarına ve muhtemel bir müdahalenin Rusya açısından taşıdığı risklere bakıldığında bunun pek mümkün olmadığı söylenebilir. Bu coğrafyayı yakından bilen Rus yetkililer, burada bir savaş kazanmanın gerçekçi olmadığını iyi biliyorlar. Kaldı ki Sovyet askerlerinin hezimete uğrayıp ülkeyi terk etmeleri de hafızalardan silinmiş değil. Dahası 1979-1989 yıllarında esir düşen Sovyet askerlerinin akıbeti, hâlâ resmî görüşmelerin gündemlerinden birini oluşturmaya devam ediyor. Öte yandan Ukrayna ve Suriye gibi sorunlarla uğraşan Moskova, yeni bir cepheyi fizikî olarak da ekonomik olarak da kaldıracak güçte değil. Rus-Taliban yetkilileri arasındaki görüşmenin sebeplerinden biri de işte bu hususla açıklanıyor. Afganistan'a asker gönderecek güçte olmayan Kremlin, sorunun Orta Asya'ya doğru yayılmaması için gayret edecek ve tarafları diplomatik görüşmeler gerçekleştirme konusunda ikna etmeye çalışacak. Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, "Çatışmalar, Afganistan ile sınırlı kaldıkça Rusya bir müdahalede bulunmayacak" açıklamasında bulundu. Taliban yetkilileri ise Tacikistan sınırını ihlal etmeyeceklerine dair söz verdiler. Fakat Taliban'dan kaçan Afgan askerleri ile sivil halk Tacikistan sınırına akın ediyor. Bu durum ise tek başına önümüzdeki günlerde varılan tüm anlaşmaların bozulmasına sebep olabilir. Rusya'nın yanı sıra Çin'in de Taliban ile diplomatik ilişkiler geliştirme niyetinde olduğu görülüyor. Çin'in büyük önem verdiği Bir Kuşak Bir Yol projesi, doğrudan Orta Asya cumhuriyetleri ve bölge ülkelerini içeren ve ilgilendiren bir proje. Afganistan'da başlayan çatışmalar ise bu projeyi olumsuz etkileyecek potansiyele sahip. Diğer taraftan Taliban yetkilileri de eskisine kıyasla diplomatik temaslara daha fazla önem veriyor, "terör örgütü" olarak değil de siyasi bir güç olarak kabul görmek istiyorlar. Nitekim Taliban, Moskova'daki temaslar sırasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) yaptırım listesinden çıkarılmak için Rus yetkililerinden destek istedi. Bu da aslında yaşanan çatışmalara rağmen yeni iktidar mücadelesinin eskisinden daha farklı şekilde gerçekleşeceğini gösteriyor. Kaldı ki Taliban da yeni bir savaşın, dışarıdan yeni bir müdahaleye sebep olabileceğini biliyor. Aslında mevcut gelişmeler şimdilik Rusya'nın istediği şekilde: ABD bölgeden çekiliyor; Afganistan'da çatışmalar devam etse de taraflar arasında görüşmeler de devam ediyor. Rusya ise tüm bu süreçte arabulucu rolü oynayacak ve bu rolü sayesinde de Afganistan'da yalnızca ABD'ye karşı değil Çin'e karşı da birtakım kazanımlar elde edebilecek. Ancak Suriye ile Orta Doğu'ya dönüş yapan Kremlin, Afganistan ile yalnızca diplomatik temaslarla Güney Asya'ya dönüşü sağlayabilecek mi? Bu kolay olmayacak ancak Taliban'ın Rusya ziyareti bile tek başına (2021'deki 3. ziyaret) Moskova'nın eskisine göre daha aktif ve öncü rolü oynayacağını gösteriyor. Rus uzmanlarının da belirttiği gibi Rusya açısından önemli olan "burada yeni bir tuzağa düşülmemesi." Afganistan'daki gelişmelerin Rusya açısından bir boyutu daha var. Afganistan'da çatışmalar başlar başlamaz Rusya, Özbekistan ve Tacikistan yetkilileri arasında konuyla ilgili görüşmeler başladı. Bu da Rusya'nın Orta Asya cumhuriyetleriyle askerî iş birliğinin gelişerek devam edeceğinin bir göstergesi. Çatışmalar devam ettiği ve Tacikistan'a yayıldığı takdirde Moskova bölge cumhuriyetlerini "korumaya" yönelik adımlarını ve buna bağlı olarak bölgede etkisini artıracak, bölge cumhuriyetlerinin Rusya'ya "ihtiyacını" pekiştirecektir. Kaldı ki, Afganistan konusunun kendi çıkarlarına uygun şekilde çözüme kavuşturulması, Rusya'nın yıllardır önem verdiği fakat bir türlü devreye sokamadığı Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) çerçevesinde de bölge cumhuriyetleriyle iş birliği geliştirmek açısından da önemli. Rusya, içerisinde Çin'in olmadığı bu örgütü bölge ülkeleriyle entegrasyon sürecinde bir araç olarak görse de KGÖA üye ülkeleri arasında yaşanan sorunlar, örgütün faaliyet alanını kısıtlıyor, yapılan toplantılar ve ortak eğitimlerle sınırlı kalıyor. Şimdi ise Afganistan meselesi artık tüm üyeler için tehdit arz ediyor. Bu nedenle önümüzdeki günlerde KGÖA'nın adını daha sık duyacağımızı tahmin edebiliriz. Sonuç olarak, Afganistan sorunu bundan sonra nasıl gelişirse gelişsin şimdiye kadar yaşananlar dahi Rusya'nın Orta Asya cumhuriyetleriyle özellikle askerî işbirliklerinin artmasına, hatta Tacikistan ile Kırgızistan'ın yanı sıra başta Özbekistan olmak üzere bölgede farklı ülkelerde yeni Rus üslerinin açılmasına dahi sebep olabilir. Bu yazı, 13 Temmuz 2021 tarihinde Anadolu Ajansı'nda yayımlanmıştır.