GÜMRÜK BİRLİĞİ’NDEN AVRASYA EKONOMİ BİRLİĞİ’NE

Aralık ayının sonunda Gümrük Birliği üye ülkelerinin (Rusya, Belarus, Kazakistan) devlet adamlarının katılımıyla gerçekleştirilen Avrasya Yüksek Ekonomi Kurulu Zirvesi’nde önemli kararlar alınmıştır. Bu kararlardan en dikkat çekeni şüphesiz, tarafların Avrasya Ekonomi Birliği’nin kurulması, hatta 1 Ocak 2015 tarihinde faaliyete geçirilmesi konusunda mutabık kalmalarıdır. SSCB’nin yıkılışından sonra Moskova, devletin yıkılış sürecini daha kolay atlatılması ve eski Sovyet coğrafyasında etkisini devam ettirmesi için bölgede çeşitli örgütlenmelere gitmişti. Bunların en önemlisi şüphesiz BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) idi. Bu yapılandırmayı, Şanghay İşbirliği Örgütü ile Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü gibi örgütler takip etmişti. Bu örgütlerin başarısı (özellikle Rusya açısından) tartışılabilir, ancak bunların hepsinin artık misyonunu tamamlamış olmaları, bir gerçektir. Bundan dolayıdır ki, Rusya daha XXI. yüzyılın başında yeni projeler üzerinde düşünmeye başlamıştı. 2010 yılında hayata geçen Gümrük Birliği, işte bu düşüncenin ürünüdür. Bu örgütlenmenin en önemli özelliği ise burada Rusya’nın bölgedeki rakiplerinin yer almamasıdır. ŞİÖ örgütlenmesi çerçevesinde Rusya ile Çin, ABD’nin bölgedeki etkisini sınırlandırma konusunda başarılı oldukları bir gerçektir. Şimdi ise Rusya, uzun vadede bölgedeki en önemli rakibi olacak Çin’i devre dışı bırakan oluşumlara önem vermektedir. Önümüzdeki dönemde siyasi bir birlikteliğe de dönüşme potansiyeline sahip Gümrük Birliği’nin ortaya çıkış ve gelişim hikâyesi işte böyledir. Gümrük Birliği üyeleri (Rusya Federasyonu, Kazakistan ve Belarus), söz konusu birlikteliğin kısa süreli neticelerinden memnun kalmış olmalılar ki, üye devletlerin devlet başkanları, birliğin ilgi ve faaliyet alanını genişletme ve Avrasya Ekonomi Birliği’ne dönüştürme konusunda mutabık kalmışlardır. Hatta Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukoşenko, siyasi bir birlik de kurabileceklerini dile getirmektedir. 2015 yılına kadar Gümrük Birliği ile üyelik görüşmeleri yapan Ermenistan ve Kırgızistan’ın da üyeliği gerçekleşebilir. Dolayısıyla eski Sovyet cumhuriyetlerinden beşi, yeni bir birliktelik içerisinde yer almış olacaklardır. Bazı uzmanların uzun vadede “SSCB’yi canlandırma” projesi olarak adlandırdığı bu birliğe Moskova’nın Ermenistan ile Kırgızistan’ı üye olarak kabul etmeye acele etmemesi, ilk bakışta ilginç veya garip olarak görülse de bunun açıklaması vardır. Söz konusu iki devlet, eski Sovyet cumhuriyetleri arasında günümüzde ekonomik açıdan en fakir devletlerdir (Tacikistan ile birlikte). Dolayısıyla bunların ilk aşamada üyelikleri, diğer ülkelerin birlikten istedikleri neticeyi (kârı) elde etmelerini zorlaştırabilirdi. Bu riski göz önünde bulunduran Moskova, ekonomileri zayıf olan devletleri, adım adım kabul etmeyi düşünmektedir. Kremlin’in bu konuda elini güçlendiren husus da bu cumhuriyetlerin (Ermenistan ve Kırgızistan) ekonomilerinin zaten neredeyse tamamen Moskova’nın elinde bulunmasıdır. Enerji alanında Rusya’ya bağlı Ermenistan ile Kırgızistan, aynı zamanda Rusya’ya olan borçlarını stratejik mahiyetindeki müesseselerini Moskova’ya devrederek kapatmışlardır. Kaldı ki Kazakistan da şimdilik Gümrük Birliği’nin genişlemesine karşı çıkmaktadır. Nazarbaev’e göre başta Gümrük Birliği’ndeki mevcut sorunlar çözülmelidir. Ancak Rusya’yı özellikle Ermenistan’ın üyeliği konusunda acele ettirebilecek bir faktör mevcuttur. Bu da Ermenistan’ın aynen Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan ve Moldova gibi AB’nin “Doğu Ortaklığı” projesinde yer almalarıdır. Geçtiğimiz günlerde Gürcistan ile Moldova, AB ile entegrasyon antlaşmasını imzalamışlardı. Ancak Ermenistan aynen Ukrayna gibi bu antlaşmayı imzalamamış ve tercihini Gümrük Birliği’nden yana kullanmıştır. Hâlbuki, Ermenistan’ın birliğe üyeliği, ekonomik bir adımdan ziyade siyasi adımdır. Çünkü, Rusya’nın Ermenistan ile sınırı dahi bulunmamaktadır. Nazarbaev’in birlik ile ilgili tereddüt ettiği husus da işte budur. Nazarbaev, gerek Gümrük Birliği gerekse de Avrasya Ekonomi Birliği çerçevesinde siyasi birlikteliğin söz konusu olamayacağının altını çizmektedir. Gümrük Birliği’nin son zirvesinde Vladimir Putin bir kez daha Gümrük Birliği’nin neden kurulduğunun ve neden Avrasya Ekonomik Birliği’nin kurulmak istenmesinin sebepleri üzerinde durmuştur. Bu sebepler, üye ülkelerin ekonomilerinin güçlendirilmesi, birbirleriyle yakınlaşmaları ve aralarındaki işbirliklerini arttırmaları, modernleşme sürecini hızlandırmaları ve rekabetin arttırılması şeklinde özetlenmiştir. Gümrük Birliği’nin çok kısa sürede netice verdiği de görülmektedir. Gümrük Birliği coğrafyası, Rusya için AB ve Çin’den sonra üçüncü pazar konumundadır. 2010-2012 yılları arasında Rusya’nın Gümrük Birliği üye ülkeleriyle gerçekleştirdiği ticaretin hacmi 15 milyar dolara artmış ve yaklaşık 60 milyar dolara ulaşmıştır. Diğer ülkeler (Belarus ve Kazakistan) için de aynı şey geçerlidir. Yukarıda da belirtildiği gibi 2015’e kadar, Avrasya Ekonomi Birliği’nin hayata geçmesi ihtimal dâhilindedir. Rusya, bu birliğe Orta Asya ülkelerinin üye olmasıyla bu bölgede Çin’in etkisini azaltmaya çalışırken, Belarus, Ermenistan gibi cumhuriyetleri de AB’nin “Doğu Ortaklığı”ndan kurtarmaya çalışmaktadır. Ancak bu konudaki asıl hedef, şüphesiz Ukrayna’dır. Şimdilik Moskova’nın başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. Ukrayna, AB ile entegrasyon anlaşmasını imzalamamıştır. Moskova, Kiev’in bu adımını ödülsüz bırakmamıştır: daha ucuz gaz ve ilk aşamada 15 milyar dolarlık kredi. Rusya’nın cömertliği tek bir hususla açıklanmaktadır. Moskova, Ukrayna’yı kaybetmek istememekte ve ortaya attığı projelerinin Ukrayna olmadan kendisi için fazla bir şey ifade etmeyeceğini, başarısız olmayacağını çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte Rusya – Ukrayna ilişkilerinin asıl gündemini Ukrayna’nın Rusya’nın ortaya attığı bu projelere üyeliği konusu teşkil edecektir. Dolayısıyla Avrasya Ekonomi İşbirliği’nin kuruluşundan itibaren çok daha geniş coğrafyayı kapsaması, şaşırtıcı olmayacaktır.