RUSYA-UKRAYNA MÜZAKERELERİNDE 'EN ANLAMLI İLERLEME': İSTANBUL TOPLANTISI
Rusların "özel operasyon" olarak adlandırdıkları, hatta "savaş" kelimesinin kullanımını yasakladıkları, Ukrayna ve Batı'nın ise Balkanlar'daki savaşları görmezden gelerek "Soğuk Savaş sonrasında Avrupa'daki ilk savaş" olarak adlandırdıkları Ukrayna krizi bir ayını geride bıraktı. Bu süreçte yaşananlar her iki taraftan da ölüm ve göçlere sebep olduğu gibi Finlandiya'dan Japonya'ya, Kanada'dan Bosna'ya kadar dünyanın dört bir tarafında, ekonomiden savunmaya, güvenlikten enerjiye çok farklı alanlarda önemli değişikliklere sebep oldu. Son yıllarda krize giren uluslararası örgütler ikinci baharını yaşamaya başlarken Avrupa ve genel olarak tüm dünyada yeni bloklaşmalar oluştu. Doğal gaz boru hatlarının güzergahlarının değişimi uzun zamandır gündemdeyken önümüzdeki yıllarda bu yönde ilk adımların atılacağı kesinleşti. Gıda sorununun da yeni bir boyut kazanması gündemde. Artık tüm dünyayı ilgilendirdiği anlaşılan savaşta "insani dramlara" yaklaşımlarda uygulanan çifte standart da gün yüzüne çıkmış oldu.
Neden Türkiye?
Dünya büyük değişikliklere sahne olurken ülkelerin bir kısmı durumdan istifade ederek kendi sorunlarını çözmeye çalışıyor. Polonya, II. Dünya Savaşı'na kadar sahip olduğu Ukrayna'nın batısına barış gücü gönderilmesi çabası içindeyken, Japonya ve Rusya ile ilişkilerini kesmesine rağmen Kuril Adaları sorununu çözmek istiyor. Ülkelerin ancak küçük bir kısmı samimi şekilde barışın tesisi için çaba sarf ediyor. Bunların başında da şüphesiz Türkiye geliyor. Bundan dolayıdır ki 10 Mart'ta iki ülkenin dışişleri bakanlarının görüşmesi de, 29 Mart'taki görüşme de Türkiye'de gerçekleşti.
Ankara baştan beri tarafları barıştırmaya ve krizi yatıştırmaya çalışan son derece dengeli bir siyaset izledi. Türk yetkililer yıllardır Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savunduklarını dile getiriyorlar. Hem bu husus hem de Ukrayna ile askeri alanda geliştirilen iş birliği belki Moskova'yı rahatsız ediyor. Ancak Rusya ile geliştirilen çok yönlü iş birliğine zarar vermiyor. Zira Rusya ile Türkiye arasında çok yönlü gelişen iş birliği her iki ülkenin de çıkarına. Yine Ankara, Rusya için hava sahasını kapatmayan ve yaptırım uygulamayan nadir ülkelerden biri. Türkiye'nin bu yaklaşımı aslında Rusya'nın dış dünya ile bağlantısının devam ettirilmesini de sağlıyor. Diğer bir deyişle Türkiye, Rusya için bu günlerde dünyaya açılan kapı niteliğinde. Zira Çin ve İran başta olmak üzere Rusya'nın münasebetlerini devam ettirdiği diğer ülkelerin "dış dünya" ile bağlantıları pek yok.
Moskova şüphesiz, NATO üyesi Türkiye'nin tüm baskılara rağmen yaptırımlara katılmamasını ve bağımsız bir siyaset izlemesini de oldukça olumlu karşılıyor. Dolayısıyla Türkiye'nin tarafsız ve barıştan yana tutumu, her iki tarafın da gözünden kaçmıyor ve Türkiye, ateşkes ve barışın sağlanabileceği en uygun yer olarak görülüyor. Nitekim bu süreçte İsviçre, Belarus, İsrail gibi ülkeler de arabuluculuk teklifinde bulunmalarına rağmen Moskova ile Kiev bu tekliflere olumlu bakmadı.
"En Anlamlı İlerleme"
29 Mart'ta İstanbul'da yapılan ve üç saatten fazla süren görüşme, bölgede barışın tesisi bakımından önemli. Zira görüşme yeni bir sürecin başlangıcını teşkil etti. Tarafların Antalya'daki görüşmeden çok geçmeden yeniden Türkiye'de bir araya gelmeye karar vermeleri, toplantının açılışını bizzat Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yapması, tarafların sürekli sonuç alınamayacağı takdirde bir araya gelmenin anlamının olmadığını dile getirmesi, Rusya'nın istediği sonucu planladığı sürede alamaması, Ukrayna'nın ise güvendiği desteği Batı'dan görememesi gibi faktörler, İstanbul'daki görüşmeden somut bazı sonuçların çıkacağına işaret ediyordu. Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da belirttiği gibi müzakerelerin başladığı andan itibaren en anlamlı ilerleme, İstanbul toplantısında kaydedildi.
Görüşme sonrasında yapılan açıklamaya göre, toplantıda Ukrayna tarafı Rusya'ya yazılı teklifte bulundu. Ukrayna tarafsız statüye sahip olma ve askeri bloklara katılmama karşısında kendisine uluslararası güvenlik garantisinin verilmesini istedi. Yine Ukrayna yetkilileri, ülkede yabancı ülkelerin askeri üs barındırmayacağını garanti verirken Rusya'dan da Ukrayna'nın AB üyeliğine karşı çıkmamasını istedi. Ayrıca Kırım konusundaki görüşmelere kesin ateşkesten sonra başlanması ve 15 yıla yayılması, Donetsk ve Luhansk konularında ise anlaşmanın devlet başkanları arasında gerçekleştirilecek zirvede sağlanması teklif edildi. Tarafların mutabık kalacağı anlaşma metni, ayrıca Ukrayna halkının onayına da sunulacak.
Rus yetkililer, Ukrayna'nın bu teklifini yapıcı bir adım olarak değerlendirerek bunu olumlu karşıladı ve karşılığında da Kiev ve Çernigiv yönünde askeri faaliyetleri azaltacaklarını açıkladılar. Yine dışişleri bakanlarının anlaşmayı imzalamaya hazır hale getirdiklerinde Putin-Zelenskiy görüşmesinin de gerçekleştirilebileceği açıklandı. Tüm bunların hayata geçmesi şüphesiz zaman alacak. Zira Rus yetkililer, Ukrayna'nın bu tekliflerini Rusya Devlet Başkanı'na sunacak ve Moskova, resmi cevabını ancak daha sonra verecek.
Barışın Önündeki İki Önemli Engel
Açıklamalardan anlaşılacağı üzere taraflar karşılıklı tavizlere hazırlar. Ancak anlaşmanın çok kolay olmayacağını da söylemek gerekiyor. Zira Ukrayna'nın teklifleri Rusya'da "olumlu" karşılansa da Kremlin'in bu saatten sonra Kırım, Luhansk ve Donetsk'ten vazgeçmesi mümkün görünmüyor. Hatta bu günlerde Luhansk ve Donetskli yetkililer, Rusya'ya katılma ihtimali konusunu gündeme getiriyor. Dolayısıyla Ukrayna yetkililerinin Rus tarafına ilettikleri teklifte Kırım konusunun çözümünün 15 yıla yayılması, Luhansk ve Donetsk meselelerinin de biraz ertelenmesi (daha sonra başkanların ele alması) en azından ateşkesin sağlanması açısından önemli. Kaldı ki Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy de tüm anlaşma metnini referandumda oylamaya sunarak sorumluluğu Ukrayna halkı ile paylaşmak istiyor.
Görüşmelerin bundan sonraki seyrini etkileyecek ikinci önemli konu ise Batı ülkelerinin yaklaşımı. Ukrayna'ya bu kadar askeri yardım yapan ve Rusya ile bütün alanlardaki bağları koparan, hatta Rusya'ya uyguladığı yaptırımlardan kendisi de büyük zarar gören Batı, Slav kardeşlerin barışmasını ister mi? Vladimir Putin için ağır suçlamalarda bulunan ABD Başkanı Biden, nasıl garantör ülke olacak? Kremlin bunu kabul edecek mi? Tüm bunların cevapları, Kremlin'den gelecek açıklama ve sonrasında Batılı ülkelerin sergileyeceği tavırla verilecektir.
Barışın önündeki bu iki önemli faktöre rağmen taraflar arasında görüşmeler devam edecektir. Öyle anlaşılıyor ki bu süreçte Türkiye'ye yine önemli bir görev düşüyor. Ateşkesin ardından barışın bir an önce sağlanması için görüşmelerin Türkiye'de devam etmesinin önemi büyük. Aynı şekilde Ukrayna yetkililerinin Rus tarafına verdikleri listede garantör ülkeler arasında Türkiye'nin olması mühim. Kaldı ki Ankara, Antalya'daki görüşme sonrasında yalnızca Rusya ile Ukrayna arasında değil, Rusya ile Batı arasında da bir köprü haline gelmiş durumda. Nitekim Avrupa'da sorunun çözümü konusunda Türkiye'ye büyük ümitler bağlanıyor.
Bu yazı, 30.03.2022 tarihinde Anadolu Ajansı'nda yayımlanmıştır.