ŞİÖ ZİRVESİ: PUTİN’İN ULUSLARARASI KAMUOYUNUNA VERDİĞİ MESAJLAR
Son yıllarda her ne kadar Türkiye üyelik isteğini ısrarla devam ettirse de Şanghay İşbirliği Örgütü, eski önemini kaybetmiş gibi gözükmektedir. Bunun birçok sebebi vardır. Üye ülkelerin farklı amaçlara sahip olması, üye ülkeler arasında bir takım sorunların yaşanması, örgütün bölgedeki sorunları çözme konusunda pek başarılı olamaması (daha doğrusu müdahale bile etmemesi), bu sebeplerin başlıcalarıdır. Ancak geçtiğimiz günlerde Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de gerçekleştirilen zirve, yine uluslararası kamuoyunun dikkatlerini çekmeyi başardı. Zirve ile ilgili merak edilen iki önemli konu vardı. Bunlardan ilki, örgüt üyelerinin Ukrayna’daki gelişmeler ile ilgili düşünceleri ve örgütün genişleme politikasıydı. Her iki konuda da Vladimir Putin’in istediği sonucu aldığını söyleyebiliriz.
Kremlin’in korktuğu olmadı. ŞİÖ üyeleri, Moskova’ya herhangi bir eleştiride bulunmadıkları gibi, Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov, Ukrayna sorununda Rusya’nın da çıkarlarının gözetilmesi gerektiğini dile getirdi. Ukrayna sorununun başlangıç döneminde buna benzer bir açıklamayı dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da yapmıştı. Genel olarak bütün ülkelerin toprak bütünlüğünü savunan Çin de sessiz kalmayı tercih etti. Bu da şüphesiz Moskova’nın işine yaradı ve Kremlin tarafından “önemli destek” olarak algılandı. Çin ile enerji alanındaki işbirliğinin arttırılması, Çin’in özel çıkarlarının olması (Batı’ya karşı mümkün olduğunca Rusya ile birlikte hareket etme), Kremlin’in Kırgızistan ve Tacikistan’a maddi destek göstermeye devam etmesi, Özbekistan’ın değişmez liderini desteklemesi gibi hususların da gösterilen destekte önemli payı vardır.
Zirve sırasında alınan önemli konulardan biri de örgütün genişletilmesi ile ilgilidir. Türkiye’den başka birçok ülke örgüte üye olmak istemektedirler. Bunların başında bölgenin diğer üç önemli ülkesi olan Hindistan, Pakistan ve İran gelmektedir. Bu ülkeler daha 2005 zirvesinde gözlemci statüsünü elde ettiler ve yaklaşık on yıldır tam üyeliği beklemektedirler. 2015’te Rusya Federasyonu’na bağlı Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Ufa’da gerçekleştirilecek zirvede artık Hindistan ile Pakistan’ın üye olacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bu kadar uzun bekleyişten sonra genişleme kararının alınma sebepleri arasında şüphesiz Rusya’nın Batı ile yaşadığı sorun da yer almaktadır. Kremlin ve onu BM çatısı altında destekleyen Pekin, Hindistan ile Pakistan’ın üyeliklerinin örgüte “yeni kan” katacağını ve dolayısıyla güçlendireceğini düşünmektedirler. Söz konusu genişleme süreci ile birkaç mesaj da verilmek istenilmiş olabilir. Bunlardan ilki, uygulanan ambargoya rağmen Rusya’nın asla yalnız olmadığı yönündedir. İkinci mesaj ise şöyledir: artık iki kutuplu dünya düzeni mevcut olup, ikinci kutbun da birinciden aşağı kalır tarafın olmamasıdır. Rusya ile Çin’in safına Hindistan’ın da dâhil edilmesi gerçekten de en azından kâğıt üzerinde kulağa hoş gelmektedir: yaklaşık üç milyarlık bir nüfus, nükleer silahlara sahip ordu vs. Bu bağlamda (her ne kadar mümkün görünmese de) Türkiye’nin üyeliği, örgütü ve dolayısıyla ikinci kutbu iyice güçlendirecektir.
Bununla birlikte 2015 genişlemesinden sonra dahi ŞİÖ’de köklü değişikliklerin olacağını beklemek yanlış olur. Tam tersine üye sayısı arttıkça farklı görüş sayısı da artacaktır. Üye ülkelerin devamlı askerî örgüt olmadıklarını belirtmeleri, bundan sonra da bölgedeki herhangi bir soruna barışçıl amaçlarla dahi müdahale edemeyeceği anlamına gelmektedir. Diğer alanlardaki işbirliği ise zaten gerek ikili münasebetler gerekse de diğer bölgesel kuruluşlar çerçevesinde gelişmektedir. Örgütün varlığı, genişlemesi ve örgüt içerisindeki birlik beraberliği ancak gerek Çin gerekse de özellikle son aylarda Rusya için Batı ile münasebetlerinde ihtiyaç duydukları bir güç veya imaj aracı olarak nitelendirilebilir.