BRICS ZİRVESİ: "KAZAN KAZAN"
22-24 Ekim 2024 tarihinde Rusya Federasyonu'na bağlı Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan, yalnızca 2024 yılının değil, belki de son yılların en önemli zirvelerinden birine - BRICS Zirvesi - ev sahipliği yaptı. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'in kurduğu, ardından Güney Afrika Cumhuriyeti'nin de katıldığı BRICS, son yıllarda hızla üye sayısını arttırdığı gibi örgüte ABD başkanlığındaki tek kutuplu dünya düzenine meydan okuma misyonu da yüklenmektedir. Rusya ile Batı arasındaki ilişkiler gerginleştikçe ve örgüte üye olmak isteyenlerin sayısı arttıkça BRICS'e olan söz konusu bakış açısı daha da pekişmektedir.
Neden Kazan?
2024 BRICS Zirvesi'nin ev sahibi olarak Rusya'nın en güçlü cumhuriyeti olan Tataristan'ın başkenti Kazan'ın seçilmesi de tesadüf değildir. Batı ile sorunlar yaşadıkça Rusya yönünü her zaman Doğu'ya çevirmiştir. Son yıllarda Kremlin'in izlediği dış politika da buna iyi bir örnek teşkil etmektedir. Nüfusunun yarısının Türklerden ve Müslümanlardan oluştuğu Kazan şehri de eskiden beri Rusya ile Doğu ülkeleri arasında siyasi, ekonomik, kültürel münasebetlerin gelişiminde arabulucu rolü oynamaktadır. Yine Kazan'ın, Rusya'nın üçüncü büyük ve en hızlı gelişen şehirlerden biri olmasının da şüphesiz ev sahibi seçilmesinde etkisi olmuştur.
Batı'nın Rusya'yı İzole Etme Siyaseti Başarısız mı Oldu?
Rusya, BRICS Zirvesi'ne ve genel olarak örgütün kendisine de büyük önem vermektedir. Moskova, BRICS Zirvesi'ne 36 ülkenin katılımını sağlayarak ki, 24'ü devlet başkanı seviyesinde temsil edilmiştir, en başta Batı'nın Rusya'yı izole etme çabasının sonuç vermediğini göstermeye çalıştı. Hatta Rus yetkililere göre son zirve, birçok ülkenin ABD'nin tüm dünyaya kabul ettirmek istediği tek kutuplu düzenine karşı çıktığını ortaya koymuştur. Bu husus şüphesiz Kremlin tarafından hem iç politikada hem de dış politikada aktif olarak kullanılacaktır. Yine BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in de zirveye katılması ve başta Vladimir Putin ile olmak üzere ikili görüşmeler gerçekleştirmesi, aslında Moskova'nın en önemli amacına hizmet ettiği gibi Batı basınında da birtakım eleştirilere de sebep olmuştur. Bununla birlikte BM genel sekreterinin zirveye katılımı şüphesiz Rusya - Batı arasında diyalogun devam ettirilmesi ve savaşın sonlandırılması açısından önemlidir. İşin ilginç tarafı, BM Genel Sekreteri Haziran ayında İsviçre'de gerçekleştirilen zirveye katılmamıştı.
Zirvede Gündeme Gelen Konular
İran, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Etiyopya'nın üyelikleriyle (2024) gelişen ve onlarca ülkenin üyelik için başvuruda bulunduğu BRICS'in tek kutuplu dünya düzenine son verip vermeyeceği konusu tartışmalı olsa da zirve sonrasında yayımlanan bildirgede yer alan 134 madde, şüphesiz üye ülkeler arasında diyalog ve iş birliğini arttıracak, ABD ve AB ülkelerine düşünmek için malzeme sunacaktır. Buna göre üye ülkeler uzayda silahlanma yarışına son verilmesine yönelik çağırıda bulunarak nükleer silahların yayılmasının engellenmesi ve uluslararası terörizm ile mücadelenin devam edilmesinin önemine vurgu yaptılar, İsrail'in Filistin, İran ve Lübnan saldırılarını kınadılar, ülkelerin Ukrayna'daki arabuluculuk faaliyetlerini takdir ettiler. Yine üye ülkeler İran'ın nükleer alanındaki çalışmaları ile ilgili görüşmelerin devam ettirilmesi, Suriye'nin toprak bütünlüğünün savunulması, Filistin'in 1967 yılı öncesindeki sınırlarıyla BM'ye tam üyeliğinin kabul edilmesi, BM'in işlevselliğini artıracak reformların yapılması gibi konularda mutabık kaldılar. Böylece BRICS üye ülkeleri uluslararası arenadaki birçok konuda aynı fikirde olduklarını ve dış politikalarını koordine ettiklerini göstermektedir.
Rusya'nın Bildirgenin İçeriğine Damgası
Sonuç bildirgesinde yer alan konular şüphesiz günümüzün en önemli sorunlarının başında gelmekte ve BRICS ülkeleri de bu sorunların bir an çözülmesini savunmaktadırlar. Ukrayna konusunun fazla dile getirilmemesi ve daha çok arabuluculuk konusuna vurgunun yapılması da Moskova'nın bir başka başarısı olarak kabul edilebilir. Yalnızca bu zirvede değil genel olarak da Kremlin, Ukrayna konusunda BRICS ülkelerini yanında tutmayı başarmaktadır. Bunun en önemli göstergelerinden biri de "Ukrayna Barış Zirvesi"nde BRICS ülkelerinin Ukrayna ile ilgili sonuç bildirgesini imzalamamaları oldu.
Yine enerji boru hatları ve benzeri yapılara düzenlenen terör faaliyetlerinin kınanması, spor müsabakalarında her türlü dışlanmalara karşı çıkılması, tek taraflı yaptırımların dünya ekonomisine olumsuz etkileri üzerinde durulması da öyle anlaşılmaktadır ki Moskova'nın bildirgede yer almasını istediği maddelerdir. Çünkü tüm bu sorunlarla son yıllarda karşı karşıya kalan Rusya oldu. Bu açıdan bakıldığında da Moskova'nın kendisi bakımından başarılı bir zirve geçirdiği söylenebilir.
Güncel meselelerin yanı sıra taraflar bankacılık, ulaşım, tarım, uzay araştırmaları, turizm gibi alanlarda iş birliğinin artırılması konusunda anlaşmaya vardılar. Özellikle üye ülkeler arasında geliştirilen ticarî münasebetlerde prosedürlerin kolaylaştırılması, şüphesiz ülkeler arasında ticaretin gelişimini sağlayacaktır. Yine zirve sırasında Çin ile Hindistan arasında sınır sorununun çözümüne dair anlaşmaya varılmasının da BRICS'in geleceği ve örgüt çerçevesinde gelişecek iş birliği açısından büyük önem arz etmektedir.
Hindistan ve Brezilya Genişlemeye Karşı mı?
BRICS ülkeleri uluslararası arenadaki birçok sorunla ilgili fikir birliğinde olmalarına rağmen BRICS çerçevesinde her bir üyenin "özel gündemi" mevcuttur. Bu da Kazan Zirvesi'nin de gösterdiği gibi bir taraftan genişlemeyi engellerken diğer taraftan başarı oranını da olumsuz etkilemektedir. Örneğin her ne kadar daha sonra Hindistan yetkilileri inkâr etseler de zirve öncesinde Hindistan'ın Pakistan ile yakın iş birliği içerisinde olan Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkacağı haberi yayılmıştı. Brezilya da sorun yaşadığı Güney Amerika ülkelerinin üyeliğini istememektedir. Bunun gibi farklı örneklerin olduğu muhakkaktır. Yine üye ülkeler uzun yıllardır çaba göstermelerine rağmen dolara bağlılıktan kurtulamadıkları gibi SWİFT benzeri ayrı ödeme sisteminin kurulması da hayal olarak kalmaya devam etmektedir.
Ülkelerin Özel Gündemi
Peki diğer üye ülkelerin özellikle BRICS çerçevesinde öncelikleri neler? Çin, aynen ŞİÖ örneğinde olduğu gibi daha çok ekonomi konuları ön plana çıkarmaya çalışmaktadır. Rusya da dahil olmak üzere BRICS üye ülkelerinin Çin'e ekonomik açıdan daha çok bağlı hâle geldikleri bir gerçektir. Şüphesiz Batı'nın başka devletlerin içişlerine karışmasına ve anti-demokratik bir siyaset izlemekle suçlamasına karşın da Pekin BRICS çerçevesinde destek aramaktadır. Hatta Batı basınında sıkça BRICS, otoriter rejimler birliği olarak da değerlendirilmektedir. Yine erek mevcut ülkeler gerekse de aday ülkeler aynı zamanda Rusya ve Çin için önemli silah pazarı konumundadırlar.
Örgütün bir başka önemli üyesi Hindistan ise bir taraftan bölgedeki rakibi Çin'in gerisinde kalmak istemezken diğer taraftan gelişmekte olan ülkeler arasında da liderliğe oynamaktadır. Hindistan'ın gerek BRICS içerisindeki aktif faaliyetleri gerekse de Rusya- Ukrayna Savaşı sırasında son aylarda üstlendiği arabuluculuk rolünü de bu hususla açıklamak mümkündür. Benzer durum aslında Brezilya için de geçerlidir. Brezilya açısından BRICS, Güney Amerika'daki liderlik konumu açısından da önem arz etmektedir. İşin ilginç tarafı daha önce üyelik konusunda istekli davranan bölgenin bir diğer önemli ülkesi Arjantin'in Kazan'a heyet göndermemesidir.
Yine İran'ın BRICS'deki varlığı, uzun yıllardır kendisine uygulanan izolasyon ve yaptırımlardan kurtulma aracıyken Güney Afrika Cumhuriyeti, BRICS sayesinde başta Çin olmak üzere önemli yatırımlar aldı. Afrika'nın diğer iki üyesi için de benzer bir şey söylenebilir. Ayrıca BRICS'e üyelik yatırım ve yeni ticarî imkânların yanı sıra dünya liderleriyle birlikte görünme/hareket etme ve böylece özellikle her birinin kendi bölgesinde rollerini ve etkilerini artırmaları imkânı tanıyacaktır. BRİCS'e üyelik, üye ülkelerinin uluslararası arenada görünürlüğünü de arttırmaktadır. Nitekim mevcut üyeliklerin yanı sıra Afrika, Güney Asya ve Güney Amerika'nın birçok ülkesi daha üyelik başvurusunda bulundu. Son zirve sırasında da 13 ülkeye ortaklık statüsü verildi.
Türkiye ve BRICS
Uluslararası arenada en çok ise Türkiye'nin BRICS'e adaylık başvurusu tartışılmaktadır. Bunun sebebi ise Türkiye'nin NATO üyesi olması ve AB üyelik sürecinden de resmî olarak vazgeçmemiş olmasıdır. Ankara bu durumu, BRICS'in hiçbir oluşuma alternatif olmadığını izah ederek açıklamaktadır. Türkiye, BRICS konusunu Batı ile ilişkilerinde kullanabileceği gibi şüphesiz örgütün ekonomik imkanlarından da istifade etmek istemektedir. Bununla birlikte Türkiye'nin üyeliği durumda Türkiye muhtemelen her iki tarafta da "Truva Atı" olarak değerlendirilecektir. Rusya'dan S-400'ler alan Türkiye'nin muhtemel BRICS üyeliği, örgütün mevcut oluşumlara alternatif olup olamayacağına bakılmaksızın şüphesiz ses getirecek ve Batı'nın da kağıtta müttefik olarak gördüğü ülkelere yönelik "müttefikliğe yakışmayan siyasetini" gözden geçirmesine de neden olacaktır.
Diğer taraftan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya ziyareti, Vladimir Putin ile ikili görüşme gerçekleştirme şansı vermesi açısından da önemliydi. Zira 2024 yılı içerisinde planlanan Vladimir Putin'in Türkiye ziyareti bir türlü gerçekleştirilemedi. Bu da özellikle Türkiye'deki seçimlerden sonra Türk-Rus ilişkilerinin soğuduğu ve taraflar arasında birtakım anlaşmazlıkların olduğu yorumunun yapılmasına sebep olmaktadır. Ancak zirvenin yapıldığı günlerde iki ülke yetkililerinin de Sinop'ta inşası planlanan Türkiye'nin ikinci nükleer santral projesi ile ilgili açıklamalarda bulunması ve son gelişmeler çerçevesinde Ukrayna'dan Suriye'ye, Filistin'den Karabağ'a birçok konuda iki liderin görüşmesinin büyük önem arz etmesi, yıl sonuna kadar bu ziyaretin gerçekleştirilme ihtimalini arttırmaktadır.
Kafkasya'da Değişen Dengeler
Zirveden akıllarımızda kalan önemli ve ilginç karelerden biri de Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin kameralara yansıyan koyu sohbetleridir. Bu fotoğraf, tek başına Kafkasya'da çok kısa sürede dengelerin nasıl değiştiğinin bir göstergesidir. İki ülke yetkilileri artık doğrudan görüşme imkanlarına sahip oldukları gibi Rusya'nın bölgedeki en önemli müttefiki Ermenistan gittikçe Batı'ya yakınlaşmakta, Azerbaycan ise tam tersine Rusya ile iş birliğini arttırmaktadır. Tüm bunlar 1990'lı yıllarda temeli atılan Rusya-Ermenistan-İran, Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan bloklaşmalarını da gittikçe geçersiz kılmaktadır. Kaldı ki, AB ile sorun yaşayan Gürcistan'ın da önümüzdeki dönemde BRICS'e başvurması şaşırtıcı olmayacaktır.
BRICS üye ülkelerinin ileri sürdüğü gibi örgüt belki günümüzde tek kutuplu dünya düzenine son veren ikinci bir kutbun yeni bir merkezi olmasa da özellikle Kazan Zirvesi, BRICS'in birçok ülke için yeni bir umut hâline geldiğini gösterdi. Gerek üye ülkelerin gerekse de aday ülkelerin her birinin örgütten beklentisi farklı olsa da üye ülkeler ortak hareket edebilecekleri takdirde ticarî konuların yanı sıra siyasi anlamda da başarılı olabileceklerdir. BM dahil olmak üzere mevcut uluslararası örgütlerin işlevselliklerini, hatta ülkelerin güvenini kaybetmeleri ve her anlamda çifte standart uygulamalarının hâkim olmasının da bunda etkisi olacaktır. BRICS'ın ise en kısa zamanda genişleme süreci ile ilgili kesin kararını ve üyelik şartlarını belirlemesi gerekmektedir. Kapıların herkese açılması, BRICS'in sağlıklı ve ortak kararlar almasını zorlaştırabilecekken kapıların kapatılması da ülkelerin diğer cepheye yönelmelerine sebep olacaktır.
Bu yazı, 28 Ekim 2024 tarihinde www.fikirturu.com'da yayımlanmıştır.