XVII. TÜRK TARİH KURUMU KONGRESİ

15-17 Eylül 2014 tarihlerinde Ankara’da XVII. Türk Tarih Kurumu Kongresi yapıldı. 2014 yılı, Türk Tarih Kurumu’nun 83. yıl dönümüdür. Daha 1930’da Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifiyle Türk Tarihi Tetkik Heyeti kuruldu. Ancak kurumun kuruluş tarihi olarak 12 Nisan 1931 tarihi kabul edilmektedir. Bu tarihte heyet, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adıyla yeniden teşkilatlandırıldı, daha sonra da Türk Tarih Kurumu adını aldı. 1932’de ise I. Türk Tarih Kurumu Kongresi yapıldı. Türk Tarih Kurumu Kongresi, yaklaşık bir asırdır neredeyse hiç ara verilmeden dört yılda bir yapılan bir kongredir. Dünyada bu tür kongrelerin sayısı fazla değildir. Bundan dolayı kongreye ilgi her zaman büyük olmaktadır. 2014 Türk Tarih Kongresi de bu bağlamda bir istisna teşkil etmedi. Kongrede bildiri sunmak üzere başvuruda bulunan bilim adamı sayısı 640 iken, Türk Tarih Kurumu Kongre Organizasyon Komitesi tarafından yapılan değerlendirme sonucunda 240 bilim adamı kongreye katılma hakkı kazandı. Bunlardan 57’si yabancı bilim adamıdır: Azerbaycan (26), Kazakistan (9), Kırgızistan (6), Özbekistan (4), Rusya Federasyonu (3), Japonya (1), Mısır (1), Bosna Hersek (1), Moğolistan (1), Makedonya (1), Macaristan (1), Çin’e bağlı Doğu Türkistan Özerk Bölgesi (1), Romanya (1), Portekiz (1). XVII. Türk Tarih Kurumu Kongresi, Ankara Ticaret Odası’nda üç gün boyunca aynı anda sekiz salonda yapıldı. Seksiyonların konu başlıkları şöyleydi: Eski Anadolu Uygarlıkları, Orta Asya ve Kafkasya Tarihi, Selçuklu Devleti ve Beylikler Dönemi Tarihi, Osmanlı Tarihi, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Taşköprülüzade. Türk Tarih Kurumu ve kurumun bağlı olduğu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu başkan ve diğer yetkilileri, TTK memur ve uzman yardımcıları ve organizasyon şirketinin özverili çalışmaları sayesinde XVII. Türk Tarih Kurumu Kongresi, son derece başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu kongre de dâhil olmak üzere Türk Tarih Kurumu kongrelerine büyük ilgi vardır. Bu kongreye ilgi Türkiye’nin özellikle Anadolu’daki üniversitelerinden oldu. İstanbul, Ankara ve İzmir’den katılımcı sayısı önceki kongrelerle kıyasla daha düşük seviyedeyken (Türkiye’den katılan katılımcıların % 25’i), Anadolu’daki üniversitelerde görev yapan genç akademisyenler, çoğunluğu teşkil ettiler. Eskiden Türk Tarih Kurumu’nun faaliyet ve etki alanının yalnızca Ankara ile sınırlı kaldığı eleştirisinin de artık azalmaya başlayacağını söyleyebiliriz. Bunda kurumun son iki eski başkanının (Prof. Dr. Ali Birinci ve Prof. Dr. Mehmet Metin Hülâgü) faaliyetlerinin önemli rol oynadığı söylenebilir. Son dönemde TTK, Anadolu’daki üniversitelerin düzenlediği konferanslara destek vermekte, bu üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerine çeşitli görevler vermekte vs. Kongreye katılan bilim adamları arasında çok sayıda doktora yapan bilim adamı adayının olması da son derece sevindirici bir olaydır. Bununla birlikte emekli olan ve Türk Tarih Kurumu şeref üyelerinin kongreye katılmaması (gelmemesi), üzücü bir olaydır. Zirâ genç bilim adamlarının onlarla görüşmeleri, çalışmaları ile ilgili tavsiye almaları son derece faydalı olabilirdi. Belirtilmesi gerek nokta, kongreye sunulan bildirilerin önemli bir kısmının Türk tarihine dair meselelerin yabancı arşivlerdeki belgelere dayanılarak ele alınmasıdır. Orta Asya’da ve diğer coğrafyalardan gelen Türk soylu bilim adamlarının bildirileri de son derece ilgi çekiciydi. Onların sundukları bildirileri ikiye bölerek ele almak mümkündür. Bu bildirilerin bir kısmı, Türk tarihinin genel meseleleri ile ilgiliyken, diğer bir kısmı da Sovyet sonrası cumhuriyetlerindeki sorun veya gelişmelerle ilgilidir. Türk cumhuriyetlerinin hem Sovyet dönemi tarihlerini gözden geçirdikleri hem de yeni bir resmî tarih yazımı içerisinde oldukları görülmektedir. Bu bağlamda dikkat çeken husus kendi tarihlerini, Türk tarihinin bir parçası olarak görmeye başlamalarıdır. SSCB tarih kitaplarında bu husus, inkâr ediliyordu. Bununla birlikte söz konusu yeni tarih yazıcılığı çerçevesinde her Türk cumhuriyetinin kendisini merkeze koyduğu dikkat çekmektedir. Kongrede sunulan bildirilerden biri, ortak Türk tarihi ders kitabı projesi ile ilgiliydi. Türk cumhuriyetlerinden gelen bilim adamlarını dinledikten sonra bunun son derece bir zor süreç olacağını söylemek mümkündür. Nitekim proje üzerinde yıllardır çalışılmasına rağmen pek bir mesafe katedilmedi. Bakanlar Kurulu toplantısı dolayısıyla devlet yetkilileri kongrenin açılışına katılamadılarsa da Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, kongrenin kapanışına katıldı ve bir konuşma yaptı (konuşma metni için bkz. www.ttk.org.tr). Kongre, şehrin merkezinde yapılmasına rağmen katılımcıların dışında oturumlarda fazla dinleyici yoktu. Bunun nedenlerinden biri de muhtemelen büyük şehirlerin sempozyum ve konferanslara “doymuş olmalarıdır.” Türkiye’deki üniversite ve araştırma merkezi her geçen gün artmaktadır. Günümüzde Türkiye’de toplam 300’e yakın üniversite eğitim vermektedir. Bunların her birinin yılda birkaç sempozyum yaptığı göz önünde bulundurulursa ülkede her gün birkaç bilimsel toplantının yapıldığı sonucu ortaya çıkar. Bu da ister istemez Türk Tarih Kurumu Kongresi gibi önemli toplantılara dahi ilgiyi azaltmaktadır.