AVRUPA, GAZSIZ KALMAYACAK
Son on yıldır kış ayları yaklaştığında uluslararası kamuoyu, kışın enerji krizinin yaşanıp yaşanmayacağı sorusuna yanıt aramaya başlamaktadır. 2014 yılı sonu da bu bağlamda bir istisna değildir. Hatta tam tersine Rusya-Ukrayna münasebetlerindeki gerginlik, tarihî zirveye çıktığından dolayı, bu krizin yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
Bilindiği gibi 2004 yılının Kasım ayında Ukrayna’da Turuncu Devrim gerçekleşti. Devrimin sebebi, Viktor Yuşenko ve taraftarlarının, dönemin başbakanı Viktor Yanukoviç’i “Cumhurbaşkanı” ilan eden seçim sonuçlarına hile karıştırıldığını ileri sürmesi ve seçim sonuçlarını kabul etmemesidir. Aralık 2004’te tekrarlanan seçimleri ise Yüşenko kazandı. Yüşenko, Batı yanlısı bir politika izledi, AB ile entegrasyon sürecini hızlandırma çabasına girdi. Bu siyaset, doğal olarak Ukrayna’nın kendisinden uzaklaşmasını istemeyen Moskova’yı rahatsız etti. Bunun neticesinde Moskova, Ukrayna’ya ihraç ettiği gazın fiyatlarını arttırdı. Ukrayna’nın, AB ile entegrasyonu ve Batı yanlısı politikası ne kadar doğalsa, Rusya’nın da ihraç ettiği ürünlerin fiyatını kendisinin belirleme hakkının olduğunu söylemek gerekmektedir. Kaldı ki Ukrayna’dan talep edilen fiyat, AB ülkelerinden alınan fiyattan daha fazla değildi. Ukrayna’nın aldığı gazın ücretini zamanında ödeyememesi, Rusya’nın Ukrayna’nın payına düşen gazı kesmesi, Ukrayna’nın da bunun karşılığında AB için boru hattına verilen gaza el koyması vb olaylar, uzun yıllardır ve neredeyse kesintisiz olarak enerji krizinin yaşanmasına neden olmaktadır. Yanukoviç’in 2010’da Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra bu kriz daha düşük seviyede seyretse de bu soruna hiçbir zaman kesin çözüm bulunamadı.
Aslında bu kriz, üç tarafı ilgilendiren bir sorundur. Mesele, yalnızca Ukrayna’nın kışın gazsız kalma meselesi değildir. Bilindiği gibi Avrupa ülkeleri, önemli ölçüde Rus gazına bağlıdırlar. Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Finlandiya ve Slovakya’nın Rusya bağlılık oranı % 100’dür. Diğer ülkelerin Rusya’ya olan bağlılık oranları şöyledir: Türkiye - % 55; Slovenya - % 45; Yunanistan - % 44; Macaristan - % 41; İtalya - % 38; Almanya - % 28; Fransa - % 9; AB - % 18. Rusya, günümüzde Avrupa ve Türkiye’ye, Mavi Akım (Rusya-Karadeniz-Türkiye), Kuzey Akım (Rusya-Baltık Denizi-Almanya); Yamal 1 (Rusya-Belarus-Polonya-Almanya); Soyuz (Rusya-Ukrayna-Polonya - Avrupa’nın diğer ülkeleri ve Türkiye) boru hatlarıyla gaz ihraç etmektedir. Moskova, Ukrayna ile yaşadığı krizden sonra (Belarus ile de transit konusunda bir takım sorunlar mevcuttu), Ukrayna ve Belarus’a transit konusunda olan bağlılığını azaltmak için yeni projeler üzerinde çalışmaya başladı. Bunlardan ilki olan ve yukarıda da adı geçen Kuzey Akım, hayata geçirildi, Güney akım projesi üzerinde ise çalışmalar devam etmektedir. Bu da şu anlama gelmektedir: Avrupa’nın Rusya’ya gaz konusunda bağlılığı artmaya devam edecek, Rusya’nın transit konusunda Ukrayna ve Belarus’a olan bağlılığı gittikçe azalacaktır. Diğer bir deyişle Kremlin, doğrudan “son alıcı” ile muhatap olmaya başlamaktadır. Rusya’nın son derece akıllıca politika izlediğini söyleyebiliriz. Bu arada Avrupa ülkeleri de Rusya’ya bağlılığı azaltma konusunda çaba göstermektedirler. Ancak bu çaba bir sonuç vermemektedir. Rusya devre dışı edilerek Orta Asya ve Orta Doğu gazını Avrupa’ya ihraç etmeyi öngören Nabucco Projesi, kağıt üzerine kaldı, hatta 2013 yılında projeden vazgeçildiği açıklandı. Avrupa ülkelerinin ekonomik kriz yaşamaları ve yeterince maddi kaynak ayıramamaları, Orta Doğu’daki istikrarsızlık, Orta Asya’daki kararsızlık, bu projenin hayata geçmesini engelledi. Dolayısıyla Avrupa ülkelerinin Rusya’ya bağlılığının bir süre daha devam edeceğine benzemektedir. Ukrayna’nın işi ise daha da zordur. Kendi kaynaklarına yeterli ölçüde sahip olmayan Ukrayna’nın, Rusya’nın dışında gaz alacak bir alternatifi yoktur. Bundan dolayıdır ki Ukrayna yetkilileri, Moskova ile anlaşmaya varmak zorundadırlar.
Bütün bunlarla ilgili günümüzdeki sorunu şöyle özetleyebiliriz: Ukrayna’nın daha önce aldığı gaz dolayısıyla Rusya’ya yüklü bir miktarda (yaklaşık 5 milyar dolar) borcu vardır. Rus yetkililer, bu borcun ödenmesini istemekte ve bundan sonra Rusya’nın borçlanma karşılığında Ukrayna’ya gaz vermeyeceğini ve ön ödeme yapılması gerektiğini belirtmektedirler. 2014-2015 kışı için de Rus enerji devi Gazprom, Ukrayna’dan bin metre küp için 385 Dolar talep etmektedir (Türkiye de yaklaşık aynı fiyattan almaktadır). Konuyla ilgili Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin de bir açıklama yaptı. Putin, Ukrayna’nın zor durumda olduğunu anladıklarını, ancak yeterince risk aldıklarını ve bunun böyle devam edemeyeceğini, biraz da Ukrayna’nın Batılı müttefiklerin Ukrayna’ya destek çıkmaları gerektiğini dile getirdi.
Vladimir Putin’in çok doğru bir noktaya işaret ettiğini de kabul etmemek mümkün değildir. Batılı ülke ve yetkililer, Ukrayna ve benzeri ülkelerde demokrasinin gelişimini ve Rusya ile işbirliğinden yana olan yönetimlerin iktidardan uzaklaştırılmasını istemekte, ancak sonraki süreçte bu ülkelere herhangi bir destekte bulunmamaktadırlar. Nitekim Yanukoviç’in iktidardan uzaklaştırılmasından sonra Ukrayna daha demokratik bir ülke hâline gelmediği gibi, AB’nin de Ukrayna’yı AB’ye alacağına dair bir işaret yoktur. Batı’nın Ukrayna’ya yeterince maddi destek verdiğini de söylemek mümkündür. Bu destek, Rusya’ya gaz borcunu ödemesi için bile yeterli değildir. Diğer taraftan şüphesiz Batı’nın bu politikası, yalnızca Ukrayna’ya yönelik değildir. Afganistan, Orta Doğu ülkeleri ve Suriye sorununda Türkiye’yi de bu bağlamda örnek göstermek mümkündür.
Gaz sorununa dönecek olursak, şüphesiz yukarıda da belirttiğimiz gibi taraflardan en zor durumda olan Ukrayna’dır. Rusya, Ukrayna’ya gazı kesse ve bundan dolayı Avrupa ülkeleri zarar görse dahi, bu husus Rusya’yı fazla olumsuz etkilemeyecektir. Rusya’nın imajı Avrupa’da son dönemde zaten zarar gördü. Bu bağlamda kaybedeceği bir şeyi yoktur. Diğer taraftan Ukrayna’nın Rusya’nın Avrupa’ya gönderdiği gaza el koymaya cesaret edemeyeceğini tahmin edebiliriz. Ayrıca yeni Cumhurbaşkanı Petr Poroşenko için Ukrayna’nın sıkıntısız bir şekilde kışı geçirmesi büyük önem arz etmektedir. Aksi hâlde Poroşenko’nun hızlı yükselişi, hızlı düşüşe dönüşebilir. Bundan dolayı Ukrayna, sorunu çözmek için elinden geleni yapacaktır. Nitekim geçen hafta Milano’da gerçekleştirilen Asya-Avrupa Forumu’nda iki ülke lideri bir görüşme yapmış ve Rusya’nın gaz ihracatını yeniden başlatması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Kış ayları boyunca Rusya, Ukrayna’ya bin metre küpü 385 Dolar’dan gaz verecektir. Anlaşmanın hayata geçmesi için tek şartın yerine getirilmesi yeterlidir. Bu şart da Ukrayna’nın Rusya’ya borcunu kapatması ve önümüzdeki aylarda alacağı gazın ön ödemesini yapmasıdır. Taraflar anlaşmaya varıldığını ileri sürdüklerine göre Poroşenko, para sorununu da çözmüş bulunmaktadır. AB’nin işi gerçekten de zor görülmektedir, yoksa yine mi Ukrayna, yalnız bırakılacaktır?