RUSYA’NIN EKONOMİSİNE NELER OLUYOR?

Son günlerde uluslararası kamuoyunun yakından takip ettiği konulardan biri, Rus Rublesi’nin hızlı bir şekilde değer kaybetmesi ve Rusya’nın ekonomik krizin eşiğinde olmasıdır. Ağustos ayında 1 Dolar, yaklaşık 35 Ruble iken, 16 Aralık’ta 80 Ruble’ye kadar çıktı. Euro karşısında da Ruble, aynı şekilde değer kaybetmektedir. Rus Rublesi’nin değer kaybetmesi, Rusya’da paniğe yol açtı. Bazı mağazalar, fiyatların Dolar ve Euro olarak belirlenmesini talep etmekte, hatta bu uygulamaya geçmektedirler. Böyle bir durum Rusya’da en son 1998 yılında yaşanmıştı. O tarihten sonra Rusya enerji kaynaklarından elde ettiği gelirler sayesinde dış borçlarını kapatmış, borç ve kredi veren ülke konumuna gelmiş, döviz ve altın rezervlerini arttırmıştı. Bu husus, Rusya’nın uluslararası arenadaki konumunu da güçlendirmiş ve yeniden güçlü bir Rusya’nın varlığından söz ettirilmesini sağlamıştı. Rusya’nın güçlenmesi ve adeta tek kutuplu düzene son vermesi, ister istemez mevcut düzenin bozulmasını istemeyen ABD başkanlığındaki Batı’yı rahatsız etmiştir. Nitekim terör ve uyuşturucu ile mücadele ve nükleer başlıkların azaltılması gibi konulardaki işbirliği ile başlayan Rusya ile ABD arasındaki romantik ilişkiler, renkli devrimlerle bozulmaya başlamış, Arap Baharı ile iyice gerginleşmiştir. Zira bütün bu devrimler, güçlenen Rusya’nın çıkarlarını tehdit ediyordu. Devrimler, pek başarılı olmadı. Hatta bunlar, eski Sovyet cumhuriyetlerinin daha fazla Rusya’ya yakınlaşmasına neden oldu. Arap Baharı’nın hedefinde doğrudan Rusya olmasa da (bazı Rus uzmanlar tersini düşünmektedir) Orta Doğu ülkelerindeki iktidar değişikliği, Rusya’nın bölgedeki varlığına zarar verdi. Ukrayna olayı ve Kırım’ın Rusya’ya ilhakı ise Rusya-Batı münasebetlerini, adeta Soğuk Savaş dönemi münasebetlerine götürdü. Karşılıklı uygulanan ambargolar, iptal edilen bir takım görüşme, zirve ve projeler, söz konusu gerginliğin bir parçasıdır. Bu gidişatın her iki tarafın ekonomisini olumsuz etkilememesi de mümkün değildi. Dolayısıyla Rus Rublesi’nin değer kaybetmesinin ve Rus ekonomisinin sıkıntılı bir döneme girmesinin başlıca sebeplerinden biri, karşılıklı uygulanan ambargo ve Rusya’nın en büyük ticarî ortağı AB ile ticarî münasebetlerin gerilemesidir. Rus Rublesi’nin değer kaybetmesinin bir başka sebebi ise petrol fiyatlarının çok kısa sürede iki kat düşmesidir. Rusya ekonomisi büyük ölçüde enerji kaynakları ile silah teknolojilerinin ihracatına bağlıdır. Bu kalemler, SSCB’nin ekonomisinde de önemli paya sahipti. Ancak SSCB’de (son yılları hariç) çeşitli sanayi dalları da gelişmiş ve ekonomide enerji kaynaklarına alternatif mevcuttu. Ancak üretimin durmasından sonra SSCB de büyük kriz ile karşı karşıya kalmış, ABD’nin petrol fiyatlarını düşürmeye yönelik siyaseti ise ülkeye büyük bir darbe vurmuştu. SSCB’nin yıkılışından neredeyse 25 yıl geçmesine rağmen Rusya, yerli üretim ve sanayisini geliştirme konusunda pek başarılı olamadı ve Rus ekonomisi günümüzde de enerji kaynaklarına bağlı kalmaya devam etmektedir. Dolayısıyla petrol fiyatlarının birkaç ay içerisinde iki kat azalması, Rus ekonomisini olumsuz etkilemektedir. Bu durumdan memnun olmayan Rusya ve İran gibi ülkeler, OPEC’in duruma müdahale etmesini ve üretimin azaltılması gerektiğini savunsalar da ABD’nin OPEC’teki müttefikleri buna yanaşmamaktadırlar. Vladimir Putin’in 18 Kasım’da gazetecilerle yaptığı görüşmede “Rus ekonomisine neler oluyor?” sorusuna verdiği “dış mihrakların parmağı var” şeklindeki cevabını da bu çerçevede değerlendirmek gerekmektedir. Diğer bir deyişle ABD, petrol fiyatlarının seyrine etki etmekte ve böylece ekonomisi, enerji kaynaklarından elde edilen gelirlere bağlı olan Rusya, sıkıntı yaşamaktadır. Bütün bunlar Rus Rublesi’nin değer kaybetmesine, enflasyonun artışına ve Rus halkının hayat standardının gerilemesine sebep olmaktadır. Vladimir Putin, Rusya’nın krizi iki yıl içerisinde atlatacağını dile getirdi. Kısa vadede şüphesiz Rusya, bugüne kadar yaptığı döviz ve altın birikimini kullanarak krizin daha sancısız geçmesini sağlayacaktır. Ancak Rusya’nın iki yıl içerisinde krizi atlatmasının bir garantisi de yoktur (Putin’in sözlerinin dışında). Kaldı ki Rus ekonomisinde köklü değişiklikler yaşanmadığı ve enerjiye bağlılık azalmadığı takdirde bu tür krizlerin tekrarlanması kuvvetle muhtemeldir. Daha krizin başlangıcında Rusya’da “fiyat artışına rağmen Rusya’nın Kırım’ı ilhakının gerekli buluyor musunuz?” şeklinde bir anket yapılmıştı. Ankete katılanların çoğu, herşeye rağmen Moskova’nın doğru yaptığını düşünüyordu. Ancak her geçen gün kriz, daha geniş kitleleri etkilemektedir. Dolayısıyla halkın böyle bir durumda yaklaşımının değişip değişmeyeceği de merak konusudur. Bu kriz, şüphesiz Rus dış politikasını da etkileyecektir. Rusya zaten Batı ile yaşanan krizin başlangıcından itibaren yönünü (gerek diplomatik gerekse de ticarî alanlarda) Doğu’ya çevirmişti. Çin ile enerji alanında imzalanan anlaşma, Hindistan ile yeni işbirliği alanlarının ortaya atılması ve Türkiye’ye daha da fazla değer verilmeye başlanması, bu politikanın somut örnekleridir. Moskova, bu yöndeki çabasını da devam ettirecektir. Diğer taraftan özellikle ekonomik durumunu düzelttikten sonra Kremlin, eski Sovyet cumhuriyetlerini kendi etrafında tutabilmek için (Kırgızistan, Belarus, Tacikistan, Ermenistan vb) bu cumhuriyetlere çok fazla para (borçların silinmesi, kredilerin verilmesi vs) harcamaya başlamıştı. Aynı siyaseti uygulamaya devam etmek kolay olmayacaktır. Ayrıca Rusya Federasyonu’na dâhil edilen Kırım’a da Rusya ile entegrasyonunu tamamlaması ve alt yapının geliştirilmesi için büyük yatırımlar yapması gerekmektedir. Kaldı ki Vladimir Putin, Kırım Tatarlarının vatanlarına dönüşlerini sağlayacaklarına dair söz de vermişti. Krizin devam etmesi, bu süreçleri de zorlaştırabilir. Bu da beraberinde başka sorunları getirecektir. Bununla birlikte Rus milletinin krizleri ve büyük sorunları hep başarıyla atlattığı bir gerçektir. Rürik soyunun tükenmesi, Rus knezliklerinin Altın Orda’ya bağlanması, Napoleon’un Moskova’ya kadar gelişi, Çarlık Rusyası’nın yıkılışı, II. Dünya Savaşı’nda Almanların Rusya’nın içlerine kadar sokulması, SSCB’nin yıkılışı, “Rus Devleti ve milletinin sonu mu geliyor ?” sorusunun sorulmasına sebep olmuştu. Ancak Rusya, bütün bu krizleri ve zor durumları, başarıyla atlatmış, hatta bu krizlerden güçlenerek çıkmıştı. Şimdiki ekonomik krizden de Ruslar mutlaka ders çıkartacaklardır.