RUSYA’NIN SURİYE HAMLESİNİ ANLAMAK

30 Eylül 2015’te Rusya Federasyonu, Suriye’de hava operasyonu başlattı. Moskova, operasyonun hedefinde İŞİD ve diğer terör örgütlerinin olduğunu ileri sürmektedir. Bu operasyon, ne anlama gelmekte? Moskova’ya ne tür getiri ve götürüleri olacaktır? Bütün bunları anlamak için Rusya’nın son yıllardaki durumu ve dış politikasına bakmak gerekmektedir. Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte Rusya Federasyonu’nda büyük değişiklikler yaşandı. XX. yüzyılın son yıllarında yaşanan ekonomik kriz ile iç sorunlar büyük ölçüde çözüldü. Nitekim Yeltsin Rusya’sı ile Putin Rusya’sı, karşımıza adeta iki farklı devlet olarak çıkmaktadırlar. Çeçenistan sorunu çözülmüş görülmekte, diğer cumhuriyetlerin merkeze bağlılığı arttı, enerji kaynaklarından elde edilen gelirler sayesinde iç ve dış borçlar kapatıldı. Bütün bunlar Moskova’nın bağımsız ve daha aktif dış politika izlemesini sağladı. Bunun sonucunda da Moskova, Baltık coğrafyası dışında eski Sovyet coğrafyasında yeniden etkili olmaya başladı. Aynı şeyi Moskova’nın bir zamanlar güçlü olduğu, ancak Sovyetlerin yıkılmasıyla etkisini kaybettiği Orta Doğu, Afrika, Güney Amerika, Balkanlar gibi coğrafyalar için de söylemek mümkündür. Eski Sovyet coğrafyasındaki Rus nüfusu, askerî üsler, Rus Ortodoks Kilisesi’nin faaliyetleri, BM Güvenlik Konseyi daimi üyeliği, ekonomik olarak zayıf ülkelere verilen destek, Moskova’nın enerji alanındaki gücü, Batı ile sorun yaşayan rejimlere yapılan destek, Batı’nın başka devletlere müdahalesini engelleme çabası gibi araç, siyaset ve kozlar, Rusya’nın uluslararası arenadaki müttefik sayısının hem artmasını sağladı hem de daha güçlü bir konuma getirdi. Neticede Rusya Federasyonu, XXI. yüzyılın başında yeniden toparlandı ve ABD başkanlığındaki tek kutuplu düzenini sorgulamaya başladı. Bu süreçte Moskova’nın Batı ile münasebetleri de son derece olumlu bir şekilde gelişti. Hatta bu münasebetler, “Romantik Münasebetler” olarak adlandırıldı. Bu çerçevede Moskova, ABD’nin Afganistan ve Irak’a müdahalesine karşı çıkmadı ve bu konu, ikili münasebetleri olumsuz etkilemedi. “Romantik ilişkiler”, Batı’nın Rusya’nın “kırmızı çizgisi” ya da diğer bir deyişle “arka bahçesi”ne karışmaya başlamasıyla sona erdi. Batı tarafından desteklenen Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’daki renkli devrimler, Moskova’nın bu devletlerdeki etkisini azalttığı gibi Rusya’nın daha sert ve agresif bir siyaset izlemesine de yol açtı. Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna’ya müdahalesini, Güney Osetya ile Abhazya’yı tanımasınıve Kırım’ı ilhak etmesini bu siyasetin bir sonucu olarak görmek mümkündür. Diğer bir deyişle Moskova, kendisi için hayatî önem arz eden coğrafyaların “elden gittiğini” gördüğünde ya da hissetmeye başladığında radikal adımlar atmaya çekinmedi. Rusya’nın son Suriye hamlesini de aslında bu çerçevede ele almak mümkündür. Orta Doğu, Sovyetlerin de önem verdiği coğrafyalardan biriydi. Farklı dönemlerde ve çeşitli alanlarda Moskova, Irak, İran, Mısır, Suriye ve Libya gibi ülkelerle işbirliği geliştirdi. SSCB’nin yıkılışından sonra Moskova buradaki etkisini kaybetse de Vladimir Putin ile birlikte yeniden bölgede etkili olmaya başladı. Moskova, XXI. yüzyılda Irak ile enerji, İran ile nükleer enerji, Libya ve Mısır ile askerî teknolojiler ve enerji, Suriye ile askerî ve ticarî alanlarda işbirliği geliştirdi. Ancak söz konusu işbirliği ve Rusya’nın bölgede artan etkisine bölgede başlayan Arap Baharı son verdi. Rusya’nın son on yılda yaptığı yatırımlar, sildiği borçlar, verdiği krediler, geliştirmeye başladığı projeler bir anda boşa çıktı. Zira Arap Baharı’nın gerçekleştiği devletlerdeki yeni yönetimler, Batı tarafından destek gördüğünden dolayı ilk iş olarak Rusya ile münasebetlerini gözden geçirdiler. Hatta bundan dolayı Rus yetkililer, Arap Baharı’nın hedefinde Rusya’nın olduğunu ileri sürdüler. Arap Baharı’nın sonunda Rusya’nın Orta Doğu’da iki ülke dışında dayanağı neredeyse hiç kalmadı. Bu iki ülke ise İran ile Suriye’dir. Her ikisinin de Rusya açısından arz ettikleri önem farklıdır. Ayrıca İran aynı zamanda Kafkaslar ve Orta Asya’da Rusya’ya rakip olabilecek bir ülkedir ki genel olarak Rusya, İran’ı çok güvenilebilir ülke olarak da görmemekte, İran’ın her an yönünü Batı’ya dönebileceğini göz önünde bulundurmaktadır. Peki Suriye, Rusya için ne ifade etmektedir? Balkanlar’da Sırbistan, Doğu Avrupa’da Ukrayna ve Belarus, Orta Asya’da Kazakistan, Uzak Doğu’da Kore Rusya için ne arz ediyorsa Orta Doğu’da da Suriye aynı ve belki de daha fazla önem arz etmektedir. Suriye, Rusya’nın bölgedeki tek dayanağı, önemli silah pazarı, enerji ve ticaret alanındaki önemli ortağıdır. Bundan da daha önemlisi, Rusya’nın Suriye’de gayriresmîTartus askerî üssü bulunmaktadır. Bu üs, Rusya’nın Akdeniz’e çıkışını sağlayan bir üsstür. Batı’nın Suriye’ye müdahalesi veya Esad’ın iktidardan uzaklaştırılması, bütün bunların kaybedilmesi ve Orta Doğu’dan Rusya’nın tamamen çıkartılması anlamına gelmektedir. Bundan dolayıdır ki Moskova başta diplomatik yollarla kendi tutumunda ısrar etti. Esad’ın gittikçe sıkışması, İŞİD gibi yeni bir aktörün ortaya çıkması ve Batı’nın BM Güvenlik Konseyi’ni devre dışı bırakarak Suriye’ye müdahalede bulunma ihtimalinin artması üzerine Rusya askerî operasyon kararı aldı. Suriye operasyonu ve önceki dönemi Rusya açısından değerlendirdiğimizde Rusya’nın “başarılı” bir dönem geçirdiğini söyleyebiliriz. Muhteşem bir şekilde gerçekleştirilen 2014 Kış Olimpiyatları, Kırım’ın ilhakı, Batı’nın İran ve Suriye’ye müdahalesini engellemesi ve Suriye’ye yapılan müdahale, kendisine uygulanan ambargo ve yalnızlaştırma siyasetinden daha önemli görülmektedir. Operasyonun resmî gerekçesi olarak İŞİD ile mücadele ileri sürülmektedir. Bununla birlikte hedefteki güçlerin İŞİD’den ibaret olmadığı, en-Nusra ile Suriye muhaliflerinin de kayıplar verdiği anlaşılmaktadır. Nitekim Rusların bu operasyonuna paralel olarak Esad’ın ordusu da daha önce kaybettiği Hama ve Hums bölgelerinde başarılı kara operasyonları yapmaktadır. Bu gelişmeler, Rusya’nın da Esad’ın da işine yarayan gelişmelerdir. Ayrıca Kremlin, şüphesiz bu desteği dolayısıyla Esad rejiminden Tartus limanının kalıcı Rus üssüne dönüştürülmesi gibi bir karşılık da beklemektedir. Moskova’nın bu operasyonunun Rusya açısından olumlu ve olumsuz neticeleri vardır. Olumlu neticelerin başında yukarıda da belirttiğimiz gibi Esad’ın bir süre daha iktidarda kalması ve dolayısıyla Rusya’nın bölgedeki çıkarlarının en azından şimdilik güvenceye alınmasıdır. Diğer taraftan Rusya, söz konusu operasyon ile Suriye konusundaki kararlığını göstererek ABD’ye neler yapabileceğine dair bir mesaj da vermiştir. Bunu aynı zamanda Batı’nın Rusya’nın “arka bahçe”sine müdahale etmemesi yönünde bir uyarı olarak da kabul etmek gerekmektedir. Bu operasyon, aynı zamanda ABD karşıtı ülkelerde Rusya’ya olan güvenini arttırdı. Suriye operasyonu ayrıca Kırım meselesini de unutturdu. Nitekim günümüzde Rusya-Batı hattında gündemi Suriye meselesi oluşturmaktadır. Operasyonun Rusya açısından olumsuz taraflarına gelince en başta Rus halkı, ikinci bir Afganistan olayı yaşamaktan korkmaktadır. Her ne kadar Rus yetkililer ikinci bir Afganistan olayının yaşanmayacağını ve Rus kara kuvvetlerinin Suriye’ye girmeyeceklerini açıklasalar da böyle bir kaygı mevcuttur. Ayrıca operasyonun başarılı ve başarısız olma ölçüsü de tartışılmaktadır. Hangi durumda bu operasyon Rusya açısından başarılı kabul edilecektir? Rus uzmanlarının bazılarına göre Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasının yanı sıra Suriye’nin parçalanması ve Esad başkanlığındaki bölgenin Rusya’nın hâkimiyetinde kalması dahi başarı olarak kabul edilebilir bir gelişmedir. Rusya açısından olumsuz sonuçlardan biri de yeni düşman kazanması veya eskilerin harekete geçme ihtimalinin ortaya çıkmasıdır. Moskova, sadece İŞİD ile savaşmıyor, Esad’ın bütün düşmanları ile savaşıyor ve onların hepsini karşısına almış bulunmaktadır. Bu husus, buradaki örgütlerin Rusya’daki uzantıları veya bağlantılarını harekete geçirebilir. Bu da son yıllarda terör olayı yaşamayan Rusya için istenilen bir durum değildir. Yine planlamadan veya istemeden de olsa Moskova, Şiilerin tarafında yer almış ve mezhepler arasındaki mücadeleye karışmış oldu. Kaldı ki Rusya Federasyonu içindeki Müslümanların çoğu, Sunni’dir. Bu husus, şimdiden Rusya Müslümanlarının tepkisine yol açmaktadır. Bundan dolayı Rusya’daki Müslüman din adamları yetkililerden operasyonun amacının Esad’ı desteklemenin olmadığını, İŞİD’e karşı yapılmış olduğunu vurgulanmasını istemektedirler. Rusya açısından operasyonun bir başka olumsuz yanı, Kırım olayından sonra uygulanan ambargo ve Ruble’nin değer kaybetmesi ile enerji kaynaklarının fiyatlarının düşüşü dolayısıyla yaşadığı ekonomik kriz sürerken Moskova’nın yeni bir operasyona girişmesidir. Zira bu operasyon da Rusya’ya ucuza mal olmayacaktır. Yine yeni düşman kazandırmanın yanı sıra bu operasyon, bölgedeki diğer ülkelerle münasebetlerini de şüphesiz olumsuz etkileyecektir. Bu ülkelerin başında Suriye konusunda Rusya ile tamamen farklı bir tutum sergileyen Türkiye gelmektedir. Başlatılan projeler iptal edilmese de bu operasyon ve arkasından verilen tepkiler, her iki tarafta da münasebetlerin sorgulanmasına yol açtı. Bunun da Türk-Rus münasebetlerinin geleceğine olumlu katkıda bulunmayacağı gerçektir.