9 MAYIS’IN ÖNEMİ
9 Mayıs günü, dünyanın birçok ülkesinde kutlanmasına ve önemli bir tarih olarak kabul edilmesine rağmen Türkiye’de pek bilinen ve önem verilen bir gün değildir. Hâlbuki II. Dünya Savaşı’nın resmen sona erdiği gün olarak kabul edilen 9 Mayıs 1945 tarihi, şüphesiz Türkiye’yi de yakından ilgilendiren ve Ankara’nın bundan sonraki siyasetini etkileyen bir gündür.
Almanya’nın 1939’da Polonya’ya saldırmasıyla başlayan savaş, altı yıl sürdü ve gerek katılım gerekse de verilen kayıplar açısından yalnızca XX. yüzyılın değil, tarih boyunca yapılan önemli savaşlardan biri olarak kabul edilmektedir. Günümüz açısından arz ettiği bir başka önemi ise etkilerinin hâlâ devam ediyor olmasıdır. Nitekim savaş öncesinde Almanya ile SSCB arasında başlayan Avrupa’yı paylaşma süreci, savaş sonrasında SSCB ile savaştaki müttefikleri arasında devam etti.
62 ülkenin katıldığı savaşta yaklaşık 65 milyon kişi hayatını kaybetti, yüzlerce şehir zarar gördü. Savaşı başlatan Almanya, adeta yerle bir edilirken Sovyetler Birliği galip gelmesine rağmen en fazla kayıp veren ülke oldu. Diğer taraftan Türkiye’de II. Dünya Savaşı’na dair yapılan çalışmalarda SSCB’nin savaştaki rolünün, zaferdeki katkısının ve üstlendiği yükün azaltılarak aktarıldığı söylenebilir. Bunun da en önemli sebebi muhtemelen savaş sonrasında Moskova ile Ankara’nın farklı cephelerde yer almaları ve yaklaşık 50 yıl boyunca karşılıklı propaganda savaşı yürütmeleriydi.
9 Mayıs sonrasında uluslararası arenada önemli gelişmeler yaşandı, güç dengeleri büyük ölçüde değişti. Dünya siyasetinde SSCB ile ABD ön plana çıktı. Savaş sonrasında Doğu Avrupa’nın büyük bir kısmında Sosyalist rejimler kurulurken Batı Avrupa’nın Orta Doğu ve Afrika’daki kolonileri bağımsızlık elde ettiler. Soğuk Savaş’ın başlaması, BM, NATO ve Varşova Paktı’nın kuruluşu savaşın dolaylı sonuçlarıydı. Savaşın önemli özelliklerinden biri de doğrudan ya da dolaylı sonuçlarının etkisinin hâlâ devam etmesidir. Rusya-Batı rekabeti, Balkanlar ve Orta Doğu’daki gelişmeler, bunun en önemli yansımasıdır.
Savaş döneminde tek bağımsız devlet olan Türkiye Cumhuriyeti izlemeye çalıştığı tarafsız siyasete rağmen bulunduğu coğrafya ve bölgedeki konumu dolayısıyla tamamen savaşın dışında kalamadı. Ancak yine de her iki cephenin Türkiye’yi savaşa dâhil etme çabasına rağmen Türkiye, savaşı minimum kayıplarla atlatmayı başardı, savaş sonrasında uluslararası arenada gerçekleşen yeniden yapılandırılma sürecinde ise Batı Bloku’nun içerisinde yer aldı. Savaş sonrasında İosif Stalin’in Türkiye’ye karşı tehditler savurması, Ankara’nın NATO’ya üyeliğine yol açtı.
Türkiye, II. Dünya Savaşı boyunca tarafsızlığını ilan etmekle birlikte milyonlarca Türk soylu vatandaş II. Dünya Savaşı’na katıldı. Bu Türkler, Sovyetler Birliği içerisinde yer alan Türk halklarıydı. Orta Asya, Kafkasya, İdil-Ural, Sibirya, Kırım vb. bölgelerdeki Türk halkları Sovyetlerin tarafında en ön safta savaştılar, yüzbinlerce kayıp verdiler, cephe gerisinde de faaliyet göstererek savaşın kazanılmasında ve Nazi Almanyası’nın yenilmesinde önemli rol oynadılar. Sovyetler Birliği içerisindeki Türk halklarının ekseriyeti Almanya’ya karşı savaşıp yüzbinlerce kayıp vermesine rağmen bunların arasından küçük bir kısmının Almanya’nın tarafına geçmesi bahane edilerek savaş sonrasında özellikle Kırım Tatarları ile Ahıska Türkleri Sovyet iktidarı tarafından vatanlarından sürgün edildi. Her iki halkın temsilcileri de hâlâ vatanlarına dönmüş değillerdir.
Günümüzü etkileyen savaşın bir başka özelliği ise Moskova ile Tokyo arasında II. Dünya Savaşı’nı resmen bitiren barış anlaşmasının hâlâ imzalanmamış olmasıdır. Japonya, Rusya ile kağıt üzerinde de olsa hâlâ savaş durumundadır. Bu husus hem iki ülke arasındaki münasebetleri hem de genel olarak Asya Pasifik Bölgesi’ndeki gelişmeleri olumsuz etkilemektedir.
62 ülkenin katıldığı II. Savaşı ve sonuçları, günümüzde farklı ülkeler tarafından farklı şekillerde değerlendirilmektedir. Soğuk Savaş döneminde Avrupa’daki bütün Doğu Bloku ülkeleri 9 Mayıs’ı görkemli bir şekilde kutlarken günümüzde bu ülkelerin bir kısmı, savaş ve özellikle de savaş sonrasındaki gelişmelere olan yaklaşımlarını değiştirdiler. Baltık ülkeleri ve Doğu Avrupa ülkelerinin bir kısmı, Sovyetler döneminde ülkelerinin Sovyetler tarafından Almanlardan kurtarıldığı düşüncesindeyken günümüzde bu kurtarışı, “yeni bir işgal” olarak nitelendirmektedirler. Bundan dolayı 9 Mayıs’ın da onların gözünde eski önemi yoktur.
9 Mayıs’ın en görkemli şekilde kutlandığı ülke ise Rusya Federasyonu’dur. Yine Baltık ülkelerinin dışında eski Sovyet cumhuriyetlerinde de 9 Mayıs günü, önemli günlerden biri olarak kabul edilmekte, bu ülkelerin tarihçileri kendi cumhuriyetlerinin II. Dünya Savaşı’nda elde edilen zaferdeki katkıyı ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Ruslar için ise bu savaş ve zafer, Rus tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Nitekim II. Büyük Vatan Savaşı olarak adlandırılmaktadır (Birinci Vatan Savaşı, 1812’de Napoleon ile yapılan savaştı).
Günümüzde savaşa ve sonuçlarına yaklaşımlar farklı ülkelerde çok farklı olsa da II. Dünya Savaşı’na olan ilgi Türkiye de dâhil olmak üzere bütün dünyada ilgi gittikçe artmaktadır. Hitler’in Kavgam adlı eserinin birçok ülkede hâlâ çok satanlar arasında yer alması, bir taraftan savaşa olan ilgiye diğer taraftan da bütün dünyada artan milliyetçilik havasına işaret etmektedir. Tarafların büyük kayıplara yol açan II. Dünya Savaşı’ndan ders çıkarttıklarını ve bu savaşın, son dünya savaşı olacağını ümit ediyoruz.