TÜRK HALKLARININ TÜRKİYE’YE GÖÇLERİ ÇERÇEVESİNDE KAZAKLARIN 1952 GÖÇÜ
Türk tarihinde göçler, önemli bir yere sahiptir. Bunu Türklerin ilk ortaya çıktığı dönemler (yani Hunlar, Göktürkler, Uygurlar vs) için de XX-XXI. yüzyıl Türk tarihi için de söylemek mümkündür. İlk Türk destanlarından birinin Uygurlara ait Göç Destanı olması da göçün Türk tarihindeki yerinin tespiti açısından iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Türk tarihinde birkaç göç türünden bahsetmek gerekmektedir. Bunlardan ilki, özellikle İslamiyet öncesi dönemdeki Türk boylarının hayat tarzına bağlı olarak yaşadıkları göçlerdir. Ancak bu dönemde dahi göçlerin tamamı, hayat tarzına bağlı olmayıp bir kısmı, daha iyi otlak yeri bulma, düşman tehdidi, doğal afetler vb. sebeplerden ötürü yapılmıştır.
Türk tarihindeki göçlerin ikinci türünü ise siyasi ve sosyo-kültürel baskı dolayısıyla yapılan göçler oluşturmaktadır. Bu göçlerin büyük bir kısmının, Rus yayılmacılığına paralel olarak yapıldığını görüyoruz. 1552’de Kazan Hanlığı, 1556’da Astarhan Hanlığı, XVI. yüzyılın sonu - XVII. yüzyılın başında Sibirya Hanlığı, daha sonra Kazak cüzleri ile Nogay Ordası, Kırım Hanlığı, ardından Buhara, Hive ve Hokand hanlıkları, Ruslar tarafından ele geçirildi.
Bu yayılmacılığa paralel olarak Ruslar, ele geçirdikleri topraklarda Ruslaştırma, Hristiyanlaştırma, daha sonraki tarihlerde ise Sovyetleştirme politikası izlediler. Bunun neticesinde gerek Çarlık Rusya’dan gerekse de Sovyetler’den farklı Türk halkları farklı tarihlerde kendi vatanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Şüphesiz bu coğrafyaların dışındaki Türkler de çeşitli dönemlerde göç etmek zorunda kaldılar.
XIX. yüzyılın sonunda ve XX. yüzyıl boyunca İdil Ural Türkleri, 1774 ve özellikle de 1944’te Kırım Türkleri, 1905 ve 1943-1944’te Karaçay-Balkarlar, 1944’te Ahıska Türkleri, XX. yüzyıl boyunca Doğu Türkistan halkları, 1979-1989’da Afganistan Türkleri, XX. yüzyıl boyunca birkaç dalga şeklinde Bulgaristan Türkleri ile Batı Trakya Türkleri, 1950 ve 1980 sonrasında Irak Türkmenleri, XXI. yüzyılda Suriye Türkmenleri göç ettiler. Bunun dışında da Türkler çeşitli sebeplerden ötürü toplu ya da bireysel olarak göç ettiler.
Altının çizilmesi gereken bir başka husus da göçlerin büyük bir kısmının Anadolu topraklarına yapılmış olmasıdır. Gerek Osmanlı Devleti gerekse de Türkiye Cumhuriyeti toprakları milyonlarca Türk’e yeni bir vatan oldu. Türkiye Türkleriyle akrabalık bağlarına, ortak dil ve kültür değerlerine, aynı dine mensubiyet ile Türkiye ve Türklerin yardımsever özelliği, sıkıntı yaşayan halkların yeni vatan olarak burayı seçmelerinin en büyük sebebiydi. Diğer taraftan sadece Türk kökenli halklar değil, Osmanlı döneminde Yahudiler ve günümüzde Suriyeliler örneğinde görüldüğü gibi başka halklar da Anadolu’ya göç ettiler.
1952 Kazak göçünü de yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde ele almak gerekmektedir. Kazak Türkleri aynen diğer Türk halkları gibi tek bir coğrafyada yaşamamaktadırlar. Bu husus ise hem Türklerin eskiden yaşadığı hayat tarzıyla hem de daha sonra Sovyetlerin sınırlarla oynama politikasının bir sonucudur. Nitekim günümüzde Kazak Türkleri, Kazakistan Cumhuriyeti’nin (12 milyon) yanı sıra Özbekistan (1 milyon) ile Çin’de (1.5 milyon) yaşamaktadırlar (Bazı istatistikler hem Çin’de hem de Özbekistan’da 2.5 milyon Kazağın yaşadığını göstermektedir). Bunun dışında Rusya, Moğolistan ve Kırgızistan’da da Kazak nüfusu mevcuttur.
Kazakistan’dan sonra en büyük Kazak nüfusunun yaşadığı Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde Kazaklar, diğer halklarla birlikte hem Mançurya iktidarına hem Çin Komünistlerine karşı hep bağımsızlık mücadelesi verdiler, onlarca kez isyan ettiler. Çin kaynaklarına göre 1937-1943’te Çin’de 930.000 Kazak yaşarken 1953-1954 sayımına göre bu sayı, 421.000’e kadar düşmüştür. Kazak nüfusunun iki kattan daha fazla azalmasının sebebi ise Çin Hükümeti’nin Kazaklara ait verimli topraklara el koyup onları Moğollarla Hanlara dağıtması, bundan dolayı çıkan isyanların sert bir şekilde bastırılıp çok sayıda Kazak Türkü’nün idam edilmesiydi. Söz konusu baskı, Doğu Türkistan’daki Kazakların göçüne sebep oldu.
1938’de 500 Kazak ailesi Moğolistan’a, 5.000 Kazak da Tibet üzerinden Hindistan’a doğru yola çıktı. 1941’de 3.039 Kazak, Hindistan’a ulaştı. Her göç vakasında olduğu gibi nüfusun bir kısmı yolda, bir kısmı ise yeni yerlerinde kötü hayat şartları dolayısıyla vefat etti. Bir yılda buradaki nüfus 1.200’e kadar azaldı. Burada Kazaklara herhangi bir aylık ödenmedi, geçimlerini terzicilik ile geçindiler. Bu gruptan 40 aile, Sincan’a geri döndü, 1948’de Hindistan Kazakları, Pakistan’a geçti. 1950’de ise 200-300 aile daha Tibet ve Hindistan üzerinden Pakistan’a ulaştı.
Vatandaşlık sorunu yaşayan Hindistan ve Pakistan Kazakları, sonraki süreci tartışmaya başladılar. Alternatif olarak dindaşlarının yaşadığı S. Arabistan, diplomatik münasebetler kurdukları ABD, daha yakın bir coğrafya olan Tayvan ve ırktaşlarının yaşadığı Türkiye’ye göç etmek ya da Hindistan ile Pakistan’da kalmak seçenekleri gündeme geldi. Yapılan tartışmalardan sonra en uygun yerin Türkiye olacağı kararlaştırıldı. 1951’de Doğu Türkistan Kazak Muhacir Derneği kuruldu. Derneğin en önemli amaçlarından biri de Kazak Türklerinin Pakistan’dan Türkiye’ye göçünü sağlamaktı. 13 Mart 1952’de ise Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Pakistan ve Hindistan’daki Kazaklara Türkiye’ye göç etmelerine izin verildi. Bütün bu gelişmelerin neticesinde Ekim 1952’de 22 aile (102) kişi, İstanbul’a ulaştı. 15 ay sonra 350 Kazak daha geldi. Bu göçler, Nisan 1954’e kadar devam etti. Kazak göçüne dair çalışmaları bulunan Prof. Dr. Abdulvahap Kara, göç eden Uygur ve Kazakların sayısının farklı istatistiklere göre 18-50 bin arasında değiştiğini, Türkiye’ye ise ancak 1.850 kişinin ulaştığını yazmaktadır. Dolayısıyla geriye kalan nüfusun göç sırasında hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Kazak göçmenlerinin göç kararı alırken “burada hayvan gibi yaşamaktansa ölürüz” fikriyle yola koyuldukları bilinmektedir. Doğu Türkistan Kazakları, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin farklı şehirlerine yerleştiler.
Yukarıda da belirtildiği gibi Osmanlı / Türkiye Cumhuriyeti, Kazaklar da dâhil olmak üzere birçok Türk halkına ikinci vatan oldu, kendisi de zor günler geçirmesine ve farklı sorunlar yaşamasına rağmen elinden gelen yardım ve desteği gösterdi. Ancak şu da vardır ki, gelen göçmenler de Anadolu topraklarını ikinci bir vatan olarak benimseyerek Türkiye’nin gelişiminde önemli rol oynadılar, ekonomi, ilim ve kültür alanlarında küçümsenmeyecek katkıda bulundular.
Kaynakça
Kara, A., “Kazakların Altaylardan Anadolu’ya Uzanan Göçü”, 17.01.2012, http://www.abdulvahapkara.com/karavahap-2/ Son erişim tarihi: 26.11.2017.
Mendikulova, G. M., İstoriçeskie Sudbı Kazahskoy Diasporı, Gılım Neşriyat, Almatı 1997.
Türk Dünyasında Sürgün ve Göç, yay. haz. N. Sarıahmetoğlu - İ. Kemaloğlu, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Yayınları, İstanbul 2015.