ERMENİSTAN'DA NELER OLUYOR?
Doğu’daki komşumuz Ermenistan’da neredeyse bir aydır süren sokak gösterilerinden sonra parlamento nihayet muhalif Nikol Paşinyan’ın başbakanlığını onayladı. Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin seçim sürecine girmiş olması dolayısıyla Ermenistan’daki gelişmeler, Türkiye kamuoyunun gündemine pek gelmedi. Hâlbuki Erivan’daki gelişmeler, Türkiye ile münasebetleri etkileyebileceği gibi bölgede dengelerin değişimine de yol açma potansiyeline sahiptir.
SSCB’nin yıkılışından ve eski 15 Sovyet cumhuriyetinin bağımsızlıklarından neredeyse 30 yıl geçmesine rağmen eski Sovyet coğrafyasında (Baltıklar hariç) iktidar değişimi, bir sorun teşkil etmeye devam etmektedir. Daha doğrusu başkanlıkla yönetilen eski Sovyet cumhuriyetlerinde iktidar ya daha hiç değişmedi, ya da bir kez değişti. Parlamenter sistemlerde böyle bir sorun olmamakla birlikte her seçim, adeta yeni bir renkli devrime dönüşmektedir. Bu bağlamda tek bir istisnayı belki Kırgızistan oluşturmaktadır. Yakın zamana kadar Kırgızistan hem başkanlıkla yönetilmiş hem de iki tane renkli devrime ev sahipliği yapmıştı.
Ermenistan’daki protestolar da alışılageldik bir şekilde seçim sonrasında başladı. Daha 2015 yılında Ermenistan’da başkanlık sistemden parlamenter sisteme geçişi sağlayan referandum yapıldı. Söz konusu yeni reforma göre başkanın yetkileri, başbakanın lehine sınırlandırıldı. Başbakan adayı ise parlamento seçimlerini kazanan parti ya da koalisyon tarafından parlamentonun oylamasına teklif edilecektir. Reform paketini ortaya atarken dönemin devlet başkanı Serj Sarkisyan, bundan sonra başbakanlığa aday olmayacağını açıklamıştı. Ancak 2018’de yapılan parlamento seçimlerinden sonra seçimlerde çoğunluğu kazanan Sarkisyan’ın başkanlığındaki Cumhuriyetçi Parti’nin başbakanlık için Sarkisyan’ı aday göstermesi ve 17 Nisan’da parlamentoda Sarkisyan’ın 17’ye karşı 77 oyla başbakanlığa atanması, muhalefeti sokağa çıkarttı. Nitekim aynı gün Ermenistan’da “Kadife Halk ve Barış Devrimi”nin başladığı ilan edildi. Eski Sovyet cumhuriyetlerinde bugüne kadar gerçekleştirilen renkli devrimlerle Arap Baharı’ndan farklı olarak Ermenistan’daki “devrimde” - halk ve barış konularına vurgu yapılmaktadır. Böylece belki de bu hareketin halk hareketi olduğu, dışarıdan desteklenmediği ve kanın dökülmeyeceği belirtilmek istenilmektedir.
Nikol Paşinyan başkanlığındaki muhalefetin küçük çaplı gösterileri daha Mart ayında başlamıştı. Ancak Sarkisyan’ın aday gösterilip başbakan seçilmesi, daha geniş kitlelerin sokağa çıkmasına neden oldu. Halk tarafından gösterilere desteğin artışının en büyük sebeplerinden biri de şüphesiz Sarkisyan’ın sözünde durmayıp tekrar aday gösterilmesi ve seçilmesidir. Nitekim Sarkisyan cumhuriyette gerginliği arttırmamak ve belki de kanın akıtılmasını engellemek için 23 Nisan’da istifa etti, 8 Mayıs’ta ise parlamento ikinci denemesinden sonra muhalif Paşinyan’ın başbakanlığını onayladı.
Ermenistan’daki gösterilerle ilgili birkaç önemli hususa değinmek gerekmektedir. Bunlardan ilki, muhalefetin başlattığı gösterilere halk tarafından verilen destektir. Şüphesiz halkı sokağa çıkartan sebep yalnızca Sarkisyan’ın aday olmayacağını açıklayıp sonradan başbakanlık koltuğuna oturması, yani yalan söylemesi değildir. Halkın sokağa çıkmasının en önemli sebebi, Ermenistan’ın bağımsızlığından neredeyse 30 yıl geçmesine rağmen ekonomik sorunları bir türlü çözememesi, komşusu ve aynı zamanda da düşmanı olan Azerbaycan’ın ekonomik olarak çok daha güçlü konumda olması ve bölgede önemli projelere imza atması, Ermenistan’ın ise gerek ekonomik açıdan başka alternatifinin olmaması gerekse de güçlenen Azerbaycan’a tek başına karşı koyamaması dolayısıyla adeta Rusya’nın “bir eyaleti” hâline gelmesidir. Ermenistan’daki Rus askerî üsleri, Ermenistan sınırlarında Rus askerlerinin görev yapması, enerji alanındaki bağımlılık, Ermenistan’a verilen destek ve krediler karşılığında stratejik mahiyetteki birçok devlet müessesesinin hisselerinin büyük kısmının Rusya’ya satılması (Armsberbank’ın hisselerinin yüzde 70’i, Ermenistan’ın en büyük sigorta şirketi olan Efes Şirketi’nin hisselerinin yüzde 75’i, Armavia Havayolu şirketinin hisselerinin yüzde 70’i, ArmenTel şirketinin hisselerinin yüzde 90’ı, Ermenistan Atom İstasyonu ve bütün elektrik sektörü) bu durumun özetidir. Sarkisyan’ın 10 yıldır yaptığı devlet başkanlığı döneminde de Ermenistan’ın durumunda bir değişiklik olmadı. Dolayısıyla Sarkisyan’dan ümidi kesen halk, yeni bir ümit arayışı içine girmiş oldu.
Ermenistan’daki Kadife Devrimi ile ilgili ikinci önemli husus ise muhalefetin seçim sonuçlarını kabul etmeyip halkı sokağa çıkartması ve istenilen sonucu alıncaya kadar da bu süreci devam ettirmesidir. Hâlbuki hukukî açıdan bakıldığında Sarkisyan’ın başbakan olmasında herhangi bir engel yoktur. Nitekim kendisi, Ermenistan halkının seçtiği parlamento tarafından başbakanlığa layık görülmüştü. Yine bundan önce Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan’da (başarısız) yapılan devrimler de halkın seçtiği iktidarları hedef almıştı. Bu husus, seçim süreçleri ile neticeleri anlamsız kılmakta, genel olarak ülkelerdeki siyasal ve hukukî yapıları çıkmaza sokmaktadır. Kaldı ki devrim gerçekleşen ülkeler de ne istikrara kavuştu ne de ekonomik sorunları çözebildiler. Dolayısıyla Ermenistan’da olduğu gibi fazla dışarıdan müdahalenin olmadığı renkli devrimler bile, ülkelere istikrarı getirmekten uzaktırlar.
Peki bundan sonraki süreçte Ermenistan’ı ne bekliyor? Yeni iktidarın bölgesel sorunlara bakış açısı nedir ve bölgesel dengelere etkisi ne olacaktır? Paşinyan’ın ikinci denemeden sonra başbakan seçilmesiyle birlikte Ermenistan’daki gösteriler sona erdi ve şüphesiz en kısa sürede hayat eskisine dönecektir. Ancak şu da bir gerçektir ki, iktidarda kim olursa olsun Ermenistan’ın işi pek kolay görülmemektedir. Ermenistan’ın en önemli sorununu kötü ekonomik durum oluşturmaktadır. Ermenistan’ın komşularıyla (Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye) sorun yaşaması onu önemli bölgesel projelerin dışında ve önemli maddî gelirlerden mahrum bırakmakta, her açıdan Rusya’ya bağlı kılmaktadır. Dolayısıyla üç milyonluk bir nüfusa sahip Ermenistan’da siyasi istikrarı da beraberinde getirecek ekonomik iyileşmenin yolu başta Türkiye olmak üzere komşu devletlerle ekonomik işbirliğinden geçmektedir. Bu da Yukarı Karabağ sorunu çözülmeden, daha doğrusu işgal ettiği topraklardan çekilmeden, asılsız soykırım iddialarından vazgeçmeden, diasporanın iç ve dış politikaya olan müdahalesini engellemeden mümkün görülmemektedir. Bu meseleler, aynı zamanda iktidarların iç politikada “kurtarıcı” ve ekonomik sorunları unutturan konular olduğundan dolayı yeni başbakanın bunlardan vazgeçmesi de kolay olmayacaktır.
Paşinyan, başbakan olarak yaptığı ilk açıklamasında Rusya ile askerî işbirliğini devam ettireceğini, Yukarı Karabağ görüşmelerini tekrar başlatacağını açıkladı. Ermenistan’ın yeni başbakanı böylece muhtemelen herkesin gönlünü almaya çalışarak kendi için siyasi anlamda hareket alanı oluşturmaya çalışmaktadır. Diğer taraftan bu açıklaması, Ermenistan’ın politikasının değişmeyeceğinin de işaretidir. Zira Rusya ile askerî işbirliğinin devam ettirmek istemesinin tek bir sebebi olabilir, o da Yukarı Karabağ konusunda geri adım atmama niyetinde olmasıdır. Hatta Rus uzmanlara göre bu konuda Paşinyan önceki iktidarlardan bile daha sert bir tutum içerisinde olacaktır. Bu husus ise Ermenistan’ın hiçbir sorunun çözülemeyeceği anlamına gelmektedir. Yukarı Karabağ konusunda Ermenistan geri adım atmadıkça komşularıyla münasebetlerini düzeltmesi, Türkiye ile ticarî ilişkiler geliştirmesi mümkün olmadığı gibi Paşinyan’ın bir başka hedefi olan Batı ile entegrasyonu da gerçekleşemeyecektir. Zira AB de NATO da “sorunlu bölgelere” taraf olan cumhuriyetlere (Gürcistan, Moldova, Ukrayna vb) mesafeli davranmaktadır. Kaldı ki Rusya da Ermenistan’ın Batı ile yakınlaşmasına karşı çıkacak ve elindeki kozları devreye sokacaktır.
Paşinyan’ın işini zorlaştıracak bir başka husus da parlamentoda çoğunluğa sahip olan Sarkisyan başkanlığındaki Cumhuriyetçi Parti’nin milletvekillerinin Paşinyan’ın adaylığını desteklemelerine rağmen bu desteğin burada kesileceğini ve muhalefete geçeceklerini bildirmeleridir. Cumhuriyetçilerin parlamentoda çoğunluğu oluşturması ise Ermenistan’daki iç siyasi dengeleri daha da karmaşık hale getirecektir. “Dolayısıyla Paşinyan, farklı kararlar aldığı takdirde bile Cumhuriyetçilerin desteğini almadan bunlara hayata geçirmesi mümkün olmayacaktır.
Paşinyan’ın vaatlerinden biri de bundan sonraki süreçte kararların milletin iradesiyle alınacağı yönündedir. Bu bağlamda Ermenistan halkının değişikliklere hazır olup olmadığı konusu, Paşinyan’ın işini şüphesiz kolaylaştıracaktır. Ancak halk değişime hazır olsa bile bu irade tek başına, parlamentoda çoğunluğa sahip muhalefet, Yukarı Karabağ ve Türkiye konusunda çok radikal bir görüşe sahip diaspora ve Ermenistan’ın ekonomik ve askerî olarak bağlı olduğu Rusya’nın tutumuna karşı koyabilecek mi? Zor, ama tamamen de imkânsız değildir