NAZARBAYEV'İN İSTİFASI NASIL OKUNMALIDIR?
19 Mart günü Kazakistan’ın değişmez lideri istifa ettiğini açıkladı. Bölgeyi yakından takip edenler için aslında bunun sürpriz bir gelişme olmadığını söylemek gerekmektedir. Zira uzun süredir Nazarbayev’in nasıl bir formül bulup iktidarı bırakacağı, merak konusuydu. Batı’da olduğu gibi görev süresinin bitiminden sonra bir liderin ayrılması ve daha sonra yapılan seçimlerle yenisinin belirlenmesi için Orta Asya ülkeleri daha hazır değillerdir. Diğer taraftan Nazarbayev’in süresinin 2020’de bitecek olması, 2018’de ulusa seslenişte bulunması, yine yakın geçmişte devlet yönetiminde önemli değişikliklere gitmesi, Kazakistan’da iktidar değişiminin yakında gerçekleşeceğinin önemli ipuçlarıydı.
Nursultan Nazarbayev, eski Sovyet cumhuriyetlerinin en tecrübeli ve en başarılı devlet adamlarının başında gelmektedir. Daha SSCB döneminde cumhuriyetin başına geçen Nazarbayev, Kazakistan’ı hem bölgenin hem de Türk dünyasının lideri konumuna getirdi. Sahip olunan enerji kaynakları sayesinde (cumhuriyet, dünyadaki ispatlanmış doğalgaz rezervlerinin % 2’sine, petrolün % 3’üne sahiptir) Kazakistan’ın özellikle bölgedeki diğer cumhuriyetlerle kıyasla ekonomisi iyi durumdadır. Bunun en önemli göstergelerinden biri de Orta Asya’nın diğer cumhuriyetlerinden milyonlarca kişi, Rusya’ya çalışmaya giderken Kazakistan’dan Rusya’ya çalışmaya giden yoktur. Yine enerji kaynaklarından elde edilen gelirlerin alt yapının yanı sıra kültür, eğitim ve sanat gibi alanlara ayrılması da Kazakistan’ın gelişimine büyük katkı sağlamıştır.
İç politika ve ekonomide olduğu gibi Nazarbayev, dış politikada da başarılı bir siyaset izledi. Rusya ve Çin gibi iki büyük güç ile komşu olmasına rağmen Kazakistan, hem bu iki ülkeyle hem de uzaktaki ABD ile kendi çıkarlarını gözeterek denge siyaseti izlemeyi başarmış, hiçbiriyle sorun yaşamamış, gerek eski Sovyet coğrafyasındaki sorunlar gerekse de uluslararası boyuttaki (örneğin Suriye) sorunlarda arabuluculuk üstlenmiştir. Bu da Nazarbayev ve onun yönetimindeki Kazakistan’ın saygınlığından kaynaklanmaktadır. Hem bu husus hem de ekonomik durumu, Kazakistan’ın bağımsız bir dış politika izlemesine imkân tanımaktadır. Örneğin Kazakistan, Rusya’nın en büyük ortağı olmasına ve % 20 oranında Rus nüfusu barındırmasına rağmen bölgede Rusya yanlısı bir siyaset izlememektedir. Abhazya ile Güney Osetya’yı tanımaması, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunması, Latin alfabesine geçişi, bu durumun en önemli örnekleridir. Bu da şüphesiz Nazarbayev’in başarısıdır. Diğer bir deyişle bağımsızlığından geçen yaklaşık 30 yıllık bir sürede Kazakistan, bağımsızlığını pekiştirmiş, bu sürede herhangi bir iç savaş ve etnik temelli sorun yaşamamış, ekonomi alanında da gelişme göstererek büyük güçler arasında denge siyaseti izlemeyi başarmıştır.
Ancak şüphesiz sorunlar da mevcuttur. Ekonominin enerji kaynaklarına bağlı olması, enerji kaynaklarının ihracatı konusunda yeterli alt yapıya sahip olunmaması, ülke nüfusunun beşte birinin Ruslardan oluşması, Baykonur uzay üssünün bulunduğu Baykonur şehrinin (ülke topraklarının % 4’ü) Ruslarca kiralanmış olması, Sovyetler’den miras kalan aşırı bürokratik uygulamalarının devam etmesi, büyük güçlerin Orta Asya’da etki mücadelesi yürütmesi ve demokratik müesseselerin yeterince gelişmemiş olması, bu sorunların başlıcalarıdır. Böyle bir ortamda Nazarbayev’in görev süresi tamamlanınca Kazakistan’ın geleceğini “seçimle gelecek birine bırakması” (her ne kadar olması gereken doğal bir gelişme olarak görülse de), günümüzde Kazakistan ve bölgedeki diğer cumhuriyetler için daha mümkün değildir. Aynen Türkmenistan ve Özbekistan’da olduğu gibi Kazakistan’da da yumuşak bir geçiş yapıldı. Aslında söz konusu yumuşak geçişin gerçekleştiği ilk yer Rusya idi. Boris Yeltsin kendisinden sonra Vladimir Putin’i varis göstermişti (Yine Putin’in de aynı yola başvuracağı beklenmektedir). Söz konusu yumuşak geçiş, Kazakistan’ın Nazarbayev döneminde kazandığı başarıların korunmasını ve gelişmeye devam etmesini sağlayacaktır.
Nazarbayev’in varisini de iyi seçtiğini söylemek mümkündür. Yaklaşık 10 yıl boyunca dışişleri bakanlığı yapan Kasım Cömert Tokayev, ayrıca BM’de görev almış, meclis başkanlığı yapmıştır. Böylece başkanlık sistemle yönetilen Kazakistan’da bütün önemli görevlerde bulunmuş, kendini tecrübeli bir devlet adamı olarak ispatlamıştır. Daha SSCB döneminde Sovyetlerin ve bugünkü Rusya’nın en iyi üniversitelerinden biri olan Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Üniversitesi’nden mezun olması, SSCB döneminde Sovyetlerin Çin Büyükelçiliği’nde çalışması, İngilizce, Rusça ve Çince bilmesi, Tokayev’in dış politikada denge siyasetini izlemeye devam edeceğinin de önemli ipuçlarıdır. Nazarbayev’in istifa açıklamasında Tokayev’i “Kazakistan’ın yönetimini emanet edebileceğimiz” bir devlet adamı olarak nitelendirmesi, onun 2020’de yapılacak seçimleri kazanacağının bir işaretidir. Yine Tokayev’in Kazakistan’ın Latin alfabesine geçişte önemli rol oynayan ve yabancılara toprak satışına karşı çıkan bir devlet adamı olduğu bilinmektedir.
Diğer taraftan Nazarbayev başkanlık görevinden istifa etmesine rağmen tamamen siyasetten çekilmeyecektir. Nazarbayev, hem iktidardaki partinin (Nur Otan) hem de yetkileri arttırılmış Güvenlik Konseyi’nin başkanlığını yürütecektir. Dolayısıyla Nazarbayev, birkaç yıl boyunca daha Kazakistan’ın yönetiminde etkisini devam ettirecektir. Tokayev’in Nazarbayev’in tecrübesinden istifade etmesinin de Kazakistan’a bir zararı olmayacaktır.
“Yumuşak geçiş”, Kazakistan’ın geleceği açısından yararlı bir senaryo olmakla birlikte söz konusu olumlu resmi bozan gelişmeler de yaşanmaktadır. Bunlardan ilki, Nazarbayev’in istifa etmesinin hemen ardından kızı Dariga Nazarbayeva’nın meclis başkanlığına atanmasıdır. Bunun dışında başkent Astana, Nursultan olarak değiştirildi. Hâlbuki Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan ve genel olarak Türk dünyası için yaptıkları zaten unutulmayacağı gibi Kazakistan’ın bütün şehirlerinde onun adını taşıyan yüzlerce yapı, sokak, vs. bulunmaktadır. Dolayısıyla Kazakistan’ı yeni bir “Türkmenbaşı cumhuriyetine” dönüştürmeye gerek yoktur. Bu bağlamda yeni devlet başkanının ilk imzalarını bu kararlara atmış olması aslında hayal kırıklığı yaratmaktadır.
Bundan sonra Kazakistan’ı ne bekliyor? Kazakistan’daki söz konusu iktidar değişikliği ile aslında Orta Asya ve belki de eski Sovyetlerin tamamında “ilk devlet başkanları” dönemi kapanmış oldu. Farklı etnik, dinî, idarî ve yönetim yapılarına sahip olan bu cumhuriyetlerde ilk iktidar değişim süreçlerinin sorunsuz tamamlanması hem cumhuriyet hem de bölge istikrarı açısından büyük önem arz etmektedir. Nazarbayev’in siyaseti her alanda devam edecek olmakla birlikte diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi Kazakistan’da da yavaş yavaş küçük de olsa değişiklikler yaşanacaktır. Bunu özellikle iç siyaset için söylemek gerekmektedir. Öyle anlaşılmaktadır ki Tokayev zamanla daha liberal bir siyaset izleyip demokrasinin daha fazla gelişmesine yönelik bir takım adımlar atacaktır. Ekonominin enerji kaynaklarına olan bağlılıktan kurtarılması, gereksiz devlet bürokrasisinin azaltılması, dış borçların minimum seviyeye indirilmesi, Astana (Nursultan) ve Almata’nın dışındaki bölgelere de yatırımların arttırılması, Tokayev’in ilgileneceği başlıca sorunlardır. Dış politikada ise büyük değişiklikler beklenmemektedir. Aynı şeyi Türkiye ile ilişkiler için de söyleyebiliriz.
Kazakistan, Türkiye’nin yakın işbirliği içerisinde olduğu ve en önemlisi de münasebetlerde istikrarlı seyrin hâkim olduğu bir ülkedir. Diğer bir deyişle Türkiye’nin Özbekistan, Türkmenistan veya Kırgızistan ile zaman zaman yaşadığı sorunlar, Ankara-Astana hattında görülmedi. Ayrıca Türkiye ile Kazakistan, Türk dünyasını kültürel alanda birleştiren bütün projeleri destekleyip bu projelere de öncülük etmektedirler. Yine Nazarbayev’in uçak krizi sonrasında Türk-Rus münasebetlerinin düzelmesinde ve Suriye’ye barış ve istikrarı götürmeyi öngören görüşmelerin (Astana süreci) yapılmasında da büyük katkısının olduğunu belirtmek gerekmektedir.
Netice itibarıyla Nursultan Nazarbayev, yaklaşık 30 yıllık başkanlık döneminde Kazakistan’ın bağımsızlığının pekiştirilmesi, cumhuriyetin bölgenin öncüsü hâline gelmesi ve Türk dünyasında işbirliğinin arttırılması için önemli hizmetlerde bulundu. Bundan dolayı Nazarbayev şüphesiz Türk dünyasındaki son yüzyılın en önemli liderlerinden biri olarak adlandırılmayı fazlasıyla hak etmektedir.